Heeyyt Yunan topraklarını fethedip geldim!
Şu kısacık olan ve zaten göz açıp kapayıncaya kadar olan tatilimde başıma neler gelmedi ki!?
Tavernaya gidip Fedon'un 3. nesil kayıp torunu gibi tabak ve gerdan kıracakken yatak döşek hasta oldum, çay bile içemedim.
Sonrasında Pringles krizine girdiğim için supermarket ararken göçmen kampına gidip yemek duası ettim.
Kiraladığımız arabayla küçük bir kaza yapıp ailecek büyük bir şoka girdik! :D
Bu arada anlatacaklarıma geçmeden önce Yunanistan'ın Chios Adası'na gittiğimizi söylemeliydim sanırım. Diğer bir ismi de Sakız Adası. Evet, adanın ismi de içerisinde barındırdığı sakız ağacı ormanlarından geliyor. Ve özellikle kırsal alanlara doğru gittiğinizde dağlardan esen rüzgarda bile damla sakızı kokusunu alabilirsiniz. Şahsen babam şehir merkezinde sokakta gördüğü her sakız ağacından damlayan sakızları toplayıp çiğnedi durdu 3 gün boyunca! (Annemle biz şok!)
Onun dışında geçen yıllarda Samos ve Kos adalarına gitmiştik. Sakız adası büyüklük olarak Samos'tan ve Kos'tan büyük. Ama Kos'taki hayat daha canlı gibiydi. (Chios'a bayram tatili gitmiş olmamıza rağmen tüm mağazalar 3 gün boyunca kapalıydı, Swaroski bile!)
Fiyatlara gelecek olursak diğer adalara göre pahalıydı ama bir Mikonos veya Rodos'la karşılaştırılamaz tabiki!
Yunanistan'ı ve Yunanlıları gerçekten seviyorum. Türkler'e yakın hissediyorum ve çok cana yakın geliyorlar. Ama bu siesta olayları beni öldürüyor! İlk kez bir yunan adasına tatile gittiğimizde daha gemideyken annemleri uyarmıştım fakat bana inanmadılar. Ada'ya gittik, bir güzel rakı-balık yaptık. Oldu mu saat 1, birkaç tarihi yer gezip kiliselerde mum diktik. Çarşıya gittiğimizde saat 2-3 civarıydı ve her yer kapalıydı. Orada birkaç yunanlıya sorduğumda aldığım cevap basitti! "Biz biraz eğlencemize ve rahatımıza düşkünüz, uyumaya gidiyorlar!" (Laf aramızda ama ekonomilerinin neden kötü olduğuna dair düşüncelerim olayın sebeplerini teker teker çözüyor!)
Birkaç görselle postumu renklendireyim.
Otelimizin müthiş liman manzarası kalp ben!
Sakız Adası bir sürü köyden oluştuğu için her köyde en az 20-3- teknelik/kayıklık limanlar var. En büyüğü tabiki şehir merkezinde.
Kilisenin bahçesinden erik çaldıktan tam 10 dakika sonra kaza yapmak, ilahi adalet mi papaz amca!?
Sakız Adası'nın simgesi haline gelen bir diğer şey de değirmenler!
Hasta olduğum gece, annemin zoruyla çay içip midemi yatıştırmak için dışarı çıkmıştık. Arabayı park edip kafeye gitmek için köşeyi döndüğümüzde Titanik'in yandan yemişini sanki tam önümde gibi hissettim. Gerçekten devasa bir gemiydi! Üstelik kafede önüme türk çayı diyerek kedi çişi bir şey getirdiler, gerçekten iğrençti!!!!
Eğer hasta olmasaydım akşama yer ayırttığımız tavernaydı, şimdi gözüm yaşlı bakıyorum fotoğraflara...
Yemek, restaurant fotoğraflarına gelince de sadece öğle yemeğini Yunan restaurantında yedik. Onda da Hamburger'le kavga etmekten fotoğraf çekemdim! (Ah bu erkekler!)
Bir de size sinir olduğum bir diğer şeyi anlatacağım. 3 yıldır rastladığım her Yunan Restaurant'ında ve kafesinde musakka, karnıyarık, cacık, fava, humus, çöpşiş vb Türk yemeklerine Yunanlı'lar kendi yemekleriymiş gibi davranıyor. Ayar oluyorum!! Baklavaya da aynısını yapıyorlar. Üstüne üstlük oturduğumuz kafede annem menüden Greek Coffe sipariş etti, tadını merak ettiği için. Önümüze gele gele türk kahvesi geldi. Tadı, kokusu hatta köpüğüne kadar birebir aynıydı! Bu kadar da olmaz Yunan kardeş.
Yunanistan iyisin hoşşun da her şeyimizi alıp kendin yapmış gibi davanıyorsun kardeş...
Neyse Hamburger beni Danimarka'ya götüüürrr! (konunun kısa bir özeti!)
Şaka bir yana Piggy kaçar, uzun yazı yazınca ilham perilerim maratona çıkmış gibi oluyor. Zaten hava sıcaklıklıkları 47'ye vardı, eriyecekmişim gibi hissediyorum. Umarım bu haftayı sağ salim atlatabilirim.
Herkese mis kokulu öpücükler, sizi seviyorum!
Bende gitmek görmek istiyorum bir gün :)
YanıtlaSilUmarım en kısa zamanda yolunuz düşer :)
Sil