Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İ N A N I Y O R U M !

Mutluluğun ya da mutsuzluğun kişinin kendi çağrısına bağlı olarak geldiğine İNANIYORUM.  Karma denen olayı sonuna kadar destekliyor ve "eden bulur" mantığına dayanıp başıma gelen kötü olaylara asla ses etmiyorum, sadece izliyorum. Gerçekleşince adaletin yerine bulduğuna İNANIYORUM.  Gerçekten kalpten istenen materyal veya karşılaşmaların geç de olsa bir gün mutlaka yerine ulaşıp karşımıza çıkacağına İNANIYORUM.  Edilen duaların karşılığının alındığına İNANIYORUM.  Kötü kalpli insanların hak ettikleri cezayı er ya da geç alacaklarına İNANIYORUM.  Fotoğraf karelerine dahil olunan her bir gülümsenin, mutluluğun sahici oluşuna yürekten İNANIYORUM.  Başarının çalışana değil; hak edene gideceğine İNANIYORUM. "Verdiğin kadar alırsın" tezine İNANIYORUM.  Tüm kalbimle sevdiğim insanların bana kattığı huzura İNANIYORUM. 

Ne uçak, ne de gemi! Benim sadık yarim karayoludur!

Siz de benim gibi yolculuk yapmayı sevmeyenlerden misiniz?  Bana kalırsa uçak ve gemi yolculuğu benden 1989593 km uzakta dursun, ben hep arabayla yol alayım!  Uçak yolculuğuyla ilk olarak 2 yıl önce İzmir'den İstanbul'a, ordan da Paris'e giderken tanıştım.  Uçağa ilk adım attığımda elim ayağım pasramıştı, indiğimde de rengim mordu! (Yazar, burada utanıyor.) Babam hemen koşar adım eczane aradı, mide bulantısı için hap aldı, 2 tane attım ama 2 saat sonra bile kendime gelememiştim. Sonrası Fransa yolculuğu tam bir felaket zaten!  Gemi/feribot yolculukları için de en büyük korkum dalgalar oldu. Her sallandığında midem resmen diğer organlara meydan okuyup kolbastı oynuyor!  Trende de aynı şekilde.  Piggy artık BIKTI!  Oysaki koyun beni arabaya isterseniz Makedonya'ya götürün gıkım çıkmaz. Ayağımın yere basmasını seviyorum anacım.  Annemle babama her seferinde tatile başbaşa çıkmaları için yalvarıyorum ama dinlemiyorlar! Allah'ım duy

Piggy dersleri bölüm 1; Yaşamadığın acı hakkında yorum yapma!

İnsanları teselli etmekte pek başarılı ve hoşlanmıyorum.  Sanırım zamanında teselliye ihtiyacım olduğu her an yalnız kalışım bunun en büyük nedeni.  Ve acısını gerçekten kalbimde hissedemediğim hiçbir duygu için de yorum yapmak bana adil gelmiyor. Düşünsenize adam 5 yıllık sevgilisinden ayrılmış, sen gidip de "Amaan kanka ne yapalım yani dünyanın sonu mu? Yüzüğü satar, parasını yeriz boşşvveeerrr!" diyorsun. Adamın ağzına fırıncı küreğiyle vururlar oğlum!  Sanırım hayatımdaki insanları tek tek kaybedişimin nedeni hep bu gereksiz ve can acıtıcı teselli yolları oldu. Bu yüzden hiçbirine de özlem duymadım ve eksikliğini hissetmedim.  Hiç unutmuyorum Hamburger'in Danimarka'ya döndüğü zamanlardı. Ben tabi depresyon modundayım. Kulaklıklar kulağımda, habire Yıldız Tilbe, Yıldız Usmanova falan dinliyorum. Belli başlı 10-15 şarkım var sarıp sarıp başa dönüyorum.  Asla kimseye dert yanmıyordum çünkü yanacak biri yoktu çevremde. Oysa kendimi herha

Yunan Yunan diye nicesine sarıldım, benim sadık yarim Danimarkalı'dır!

Heeyyt Yunan topraklarını fethedip geldim!  Şu kısacık olan ve zaten göz açıp kapayıncaya kadar olan tatilimde başıma neler gelmedi ki!?  Tavernaya gidip Fedon'un 3. nesil kayıp torunu gibi tabak ve gerdan kıracakken yatak döşek hasta oldum, çay bile içemedim.  Sonrasında Pringles krizine girdiğim için supermarket ararken göçmen kampına gidip yemek duası ettim.  Kiraladığımız arabayla küçük bir kaza yapıp ailecek büyük bir şoka girdik! :D Bu arada anlatacaklarıma geçmeden önce Yunanistan'ın Chios Adası'na gittiğimizi söylemeliydim sanırım. Diğer bir ismi de Sakız Adası. Evet, adanın ismi de içerisinde barındırdığı sakız ağacı ormanlarından geliyor. Ve özellikle kırsal alanlara doğru gittiğinizde dağlardan esen rüzgarda bile damla sakızı kokusunu alabilirsiniz. Şahsen babam şehir merkezinde sokakta gördüğü her sakız ağacından damlayan sakızları toplayıp çiğnedi durdu 3 gün boyunca! (Annemle biz şok!)  Onun dışında geçen yıllarda Samos ve Kos adaların

"Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer Acun..."

"Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer." diyen Şeyma Subaşı kadar şanslı olamadığı için serzenişe geçen büyük bir kitle oluştu Türkiye'de. Ve özellikle de Twitter aleminde.  Söylediği sözlerden tutun da , çocuğuna, yediğine, içtiğine hatta özellikle gezdiği yerlerde.  Yerden yere vuran oldu, koruyup sahiplenen oldu. Ama en güzel de mizah malzemesi oldu.  Zaten eleştirmeye ve güldürmeye yönelik şeylere aç olan toplumumuz için Bahar Candan, Mustafa Ceceli ve listenin başından asla düşmeyen Şeyma Subaşı aslında sadece birer haber malzemesi oldular.  Sırasıyla bu karakterleri inceleyecek olursak;  Bu konuşmalar ve haberler Bahar Candan'ın işine yaradı elbet. Hukuk okuyacak kadar akıllı olup da canlı yayında teletabi dansı yapması akıllarda soru işareti bırakmıştı. Gerçi popülerliği eleştri yönlü olsa da istediği şeye kavuştu. Hatta Murat Boz ve Eser Yenenler'le bile adı anılmaya başladı. Nur Yerlitaş bunu duyunca postişleri bile şaşkınlıktan ke

Koca reis yorgun...

     En son mayıs ayında çalakalem yazdığım postum sonrasında tekrardan ve devamlı olarak merhaba sevgili günlüğüm.         Koca bir eğitim yılı geçirdim tekrar ve tekrardan. Hiç sıkılmadığım kadar sıkıldım, bunalmadığım kadar bunaldım ve pazar günü girdiğim sınavdan sonra kavuştuğum özgürlüğün bile tadını çıkaramadım.  Piggy devrildi... Koca reis yorgun... Koca reis bitkin...    Hata kaza şaka bir yana gerçekten yoruldum ve artık stres atacak saçma sapan şeyler arıyorum. Eski hobilerime geri dönmeye çalışıyorum.  Yeniden örgü öreceğim, blog yazacağım, wattpad'e adım atacağım, yıllardır hayalini kurup bu yıl açması nasip olan butiğimle ilgileneceğim, fotoğrafçılık konusunda kendimi geliştireceğim, instagram'da yine paylaşımlara tam gaz devam edeceğim vs vs.  Yapmak istediğim dolusuyla şey var ve artık zamanım var.  Türkiye'de standart bir ygs/lys öğrencisi olmanın ağır bedellerini ödemekten zar zor kurtulmuşken şu birkaç gün daha sadece kafa dinle

Sanırım daha doğmana en az 10 yıl var ama lahmacun arası pizzan hazır ufaklık!

Geleceğimdeki çocuğum.  Dualarım kabul olduysa şuan nur topu gibi prensesim var. Yok eğer erkek çocuğu olması çok et yemekle alakalıysa Hamburger yüzünden şuan dünyalar yakışıklısı bir oğlum olmuş olabilir.  Malum cinsiyet genleri babadan geçiyor.  Ben senin annenim. İyisiyle, kötüsüyle, çatlaklığıyla, kırıklığıyla, patavatsızlığıyla, iyi niyetiyle bazen salaklığıyla ne olursa olsun annenim.  Belki Nil Karaibrahimgil gibi çok muhteşem bir şarkı yazamadım. Zaten bence karnımdaki yağ tabakasından içeri ses ulaşmıyordu yoksa sen çoktan doğmaktan vazgeçerdin.  Babanın maç izlerkenki küfürlerini de duymamışsındır inşallah. Yada doğarken işaret patmağınla orta parmağının arasına giren baş parmağın tüm o küfürleri duyduğuna bir işaret miydi dersin?  Daha doğmana en azında bir 10 yıl var. Ama bu gece uyku tutmadı ve ben o 10 yıl sonrayı düşünüyorum.  Şanslısın galiba dünyadaki bir çok bebeğe göre. Seni seven, koruyan, boklarını temizleyen, sümüklerini silen, her ağladı

Bir de ben galiba büyüyorum!

Eskiden yolda el ele gezen çiftleri görünce deli gibi kıskanırdım.  Oysaki hayatıma yansıyanlara baktığımda benim de gerçekten güzel bir ilişkim vardı; bol paylaşımlı, eğlenceli. Nedenini bilmiyordum ama kıskanırdım işte.  Elime ne geçiyordu dersiniz?  Koca bir hiç!  Sorunun en temeline inecek olursak; Hayatıma çok insan kattım ama hiçbiri bana bir şey katamadı. En büyük hatayı da burada yaptım.  Lise hayatım çöp gibi geçti, kendi kendime yapabildiğim kadar yol aldım sayılır.  4 yıllık enkazdan geriye bana kalan birkaç gerçek dost.  Aslında insanların bana yük olduğunu düşünmüyorum. Aksine hayat yolumda yükümü hafifleten güzel birer yardımcılar. Ama gerçeğini bulana kadar.  Sevgili, dost, kanka, sırdaş veya ne diyorlarsa artık. Bence hepsi tek bir kalıpta toplanıyor küçük birer fark dışında.  Sevgilim en yakın arkadaşım olmalı evet ama bunu karşı tarafı sıkacak kadar olmamalı asla. Hamburger'le birkaç kez bu hataya düşüp gerçekten ciddi kavgalar e

Karahindiba misali bir üflemelik canın var tatlım!

"Ben yandım, selamet olsun diğerlerine." DERMİŞİİİM!  Yine bir çok kişiyi şoka uğrattım bu sözümle. Oysa insanlar pes etmemi 4 gözle bekliyor. Kendi başarısızlıklarını göz ardı edip kendi küçük hayat ekrandan gördüğü kadarıyla can acıtacak, yaralayacak sözler bulma peşindeler.  Oysaki ben; her yenilginin içerisinden adeta Hızlı ve Öfkeli 7'de Jason Stathon'la dövüşüp koca bir bina altında kalan Dwayne Johnson gibi çıkıyorum. Gerçi gel de şimdi bu vizyonsuzlara Hızlı ve Öfkeli'yi anlat, bir de oyuncuları tanıt! Amaaan olacak iş değil!  Çok doldum, çok sustum ama artık dinazor uyanıyor beybiler. Kendini kaşındınız. T-Rex yanımda halt yemiş vallahi, öyle bir ezer geçerim "Allah'ım beni neden dünyaya böyle bir aciz yaratık olarak getirdin?" diye dua ederler!  Ayy şaka bir yana (hiçbiri şaka değildi) çok sinirli değilim, sinirleneceğim tek şey 7 maçımın tutan iddia kuponumda 8. maçımın tek bir golle beni yatırması!  Sosy

Bazen içtiğin rakı olmak istiyorum.

Dışarıda gerçekten dehşet ötesi bir hava var. Çıkan sese gök gürültüsü bile denemez. Mayalar bu yılda hala yaşıyor olsaydı kıyamet 8 Nisan 2017 gecesi olacak derdi. Saat 03.57 Saat 8'de kalkıp dershaneye gitmem gerekiyor. Ama laf aramızda gök gürültüsünden tırsıyorum. Uyuyamadım. Neeysseee. Bu gece size O'nu anlatacağım.  O. Yaklaşık 178-179 boylarında, 98 kilocuk.  Ayakları 43, 44 numara.  Bedeni L, xL. 599 gün olmuş bugün. 600. güne onu öperek uyandırmayı amaçlıyorum. Ve geriye kalan 600000000.. güne de.  Öyle ya da böyle geçen saatler var elbet. O'nunla geçen saatleri seviyorum, onsuz geçen saatleri de. Sonunda ona varacak her yol ayrı bir güzelmiş gibi. -gibisi yok aslında. öyle- Kocaman elleri var. Tuttuğumda kendi elimin ellerinin arasında kaybolmasını seviyorum.  Gülerken ağzı da yamuluyor sağa doğru. Onu da seviyorum. Piç gülüşü gibi oluyor ama yakışıyor kerataya.  Dudakları köfteye benziyor.  Ön dişleri birazcı

Sen, ben ve bir de tirbişön!

Sürprizler benden sorulur diye afilli bir başlık atmak isterdim lakin her işe burnunu sokan, biraz sivrizekalı bir sevgiliye sahip olunca başlık tam tersine dönebiliyor.  "Bir sürprizi nasıl hemen anlaşılacak şekilde hazırlayabilirim!?"  Sen gel Piggy 4 Mart için aylardır hazırlan, planlar yap, git evinin anahtarının kopyasını bile çıkart ama sonra sevgilin kavgaya gidiyorum diye evden çıkıp Burger King'e dondurma yemeye gitsin!???  Umursamazlık seviyesi ektedir. Şimdi durun size muhteşem ötesi planımı anlatmaya koyulacağım.  Hamburger'in doğum gününün tam bir hafta öncesi tüm her şeyi kafamda planlayıp (tabiki gıybet takımımla beraber) gelecek kişileri ayarlamaya başladım.  Malum benim adam göbişli, esprili, tipik bir Türk babası kıvamında okeye aranan 4. eleman olduğu için sevdiği de çok, çevresi de geniş. Her bir ortamdan birilerini ayarladım sonra bir baktım liste giderek artıyor, 35 kişiyi geçti. Nazikçe geriye kalan herkesi göz ard