Ana içeriğe atla

"That story will be fine!" dediğinizi duyar gibiyim

Eğer mutsuzluk bir kuyuysa bende bu kuyu içerisinde o yüksek duvarları aşıp çıkmaya çalışan yavru minnoş bir kurbağa olabilirim. 
Ama sadece olabilirim yani, dışarıdan bir el gelmezse bunu başaramayan, kuyuya düşen börtü böceği yiyerek dünyanın en şişko kurbağası olup biri beni keşfedene kadar beklemeye çalışacağım.


"That story will be fine!" dediğinizi duyar gibiyim. Ağzınıza fırın küreğiyle bir vurdum mu azı dişinizle köpek dişiniz yer değiştirir benden söylemesi!

Şaka bir yana bu konu hakkında sadete gelecek olursak (Gerçi ben sadet denilen mevzuya sadece dizilerdeki kız isteme sahnelerde gelinir sanıyordum. Yaş 18 ama daha yolun başındayız!)

Öyle bir bıkkınlık içerisindeyim ki anlatamam. Son bir ayda olan her şey beni derinlemesine yıprattı ve 2016 yılını sadece bu mart-nisan aylarından dolayı en nefret edilenler listesinde birinci sıraya koydum bile. YGS'den başlayıp dedemi kaybedişim ve bu aralar hayatımın fazlaca tek kişilik geçmesi. 

Eskiden tek kişilik takılmama pek kafayı yormazdım. Ama şimdilerde, en çok desteğe ihtiyacım olduğu anlarda böylece kalmak insanı fazlaca yoruyor-muş sevgili Piggyseverler!


Öyle bir yorgunluk ki okuldaki 8 saat ders sonrası etüt merkezinde geçirilen artı 3 saat ve sonrasında bir saatlik kendime verdiğim yürüyüş izni. Kulaklarımı takıyorum arka fonda çalan Ahmet Kaya/Müslüm Gürses/Yıldız Tilbe eşliğinde evin yolunu uzatarak insanları gözlemleyerek (Yalan yok; bazen de sevgilileri fena derecede kıskanarak) amaçsızca yürüyorum. 

Hamburger'in eksikliğini çok fazlaca duyuyorum bu aralar. Kendini geri plana çekti ve eski halime dönmemi bekliyor sanırım. Ama bilmiyor (ya da farkında değil) tek başıma bunu yapabilmem mümkün değil. 

Kaldı ki kucağında ağlayarak burnumu pijamanı silebileceğim kız arkadaşlarım yok. Tüm o boşluğu dolduran sadece Hamburger var. Ama onun da arkadaş çevresi öncekine oranla 5 kat daha arttı. Ve bu kalabalıkta kendime yer açmam hayli zor oluyor. O yüzden bir plan yaparken ya da korka korka konuşalım mı derken bile "müsaitsen" veya "işin yoksa" diye başlıyorum. Ve bu oldukça kırıcı bir durum. 

Sanırım kendisi bu durumun gerçekten farkında değildi ve bugün bu konu hakkında "kısa" bir uyarıda bulundum. (Tamam biraz kısa olmamış olabilir ama yanlış anlamaması için uzun uzun açıkladım her şeyi.) 

Belki bundan sonra her şey düzelir ve biz de eskisi gibi parklara, hayvanat bahçelerine veya kafelere gidip saatlerce dedikodu yapabiliriz. 
Biraz garip bir örnek olacak ama Hamburger'le sıcak çikolata içerken deli gibi gıybet yapmayı özledim!


Hatta birkaç hafta önceye kadar Hamburger'in bana telefonda masal anlattığını da unutturmayayım sizlere. Hayatımda öyle güzel ses tonu duymadım ben. Ne kadar kızsam da üzülsem de böyle zamanları hatırlayıp kendimce mutlu oluyorum. (Yazarın burada mutluluktan totoşu havada geziyor.) 


İnsanın kafası karışık, kalbi dolu ve test kitapları boş olunca gerçekten ne yapacağını şaşırıyor sevgili Piggyseverler! 

LYS'ye azıcık bir süre kaldı ama YGS'ye çalışmaktan öylece bunalmışım ki edebiyat çözesim hiç yok. 

Ve ayrıca stresten 9 kilo vermişim! Tam tamına 9 kilo! 65 kiloyla başladığım yılı 56 kiloyla bitireceğim galiba. Belki azıcık tombiş olsaydım bu hoşuma gidebilirdi ama 1.75 boya 56 kilo olunca da baya sırıtıyor aa dostlar! 38 beden giyerken bir bakım ki mezuniyet elbisem 34 beden! 
Piggy şok!
Piggy iptal! 
Piggy vefat! 

(Tartıya her baktığımda böyle bir surat ifadesiyle ayrılıyorum)

İnsanlara söyleyince de hepsi saf saf "Ayy keşke bende kilo verebilseeem" tarzı aptal aptal triplere giriyor.
Ulan angaval ben kaç gece mide bulantısından yatağa yatamadığımı, hastanelerde bayıldığımı, ilaçlarla serumlarla ayakta durduğumu bilsen korkudan totoşun düşer hala daha bık bık bık konuşursun. 
Valla bazen beni çileden çıkartanlara karşı Kerimcan misali "Ne manaağ" deyip hızlıca uzaklaşmak istiyorum. 

Sadece sabır ve her şeyin düzelmesi için zaman istiyorum. Umarım en kısa zamanda eski Piggy yerine gelir sizin de başınız ağrımaz daha fazla sevgili Piggyseverler! 

Kendinize iyi bakın, benim için pamuk yanaklarınıza birer öpücük kondurun. :) 

Ve gün içerisinde benim peşime takılıp takip etmek isterseniz sizi hemencecik Instagram hesabıma uğurluyorum! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi