Ana içeriğe atla

Hiç canım yanmaz benim!

Hayatta hiçbir zaman küçük şeylerden mutlu olabilen biri olmadığımı düşünüyordum, ta ki bugüne kadar. Meğersem içten gelen düşünceler ve bir insanı seni kalpten sevmesi ne kadar farklı bir duyguymuş. 
Bazen kendimi kaybolmuş hissediyorum; bir ilişkide, bir toplulukta, bir arkadaş grubunda veya ailemde. Aile büyüklerimizi de sayınca toplamda 6 kişi olmamıza rağmen yine bu kaybolma hissinden bir türlü kurtulamıyorum. 
Biliyorum; kendi akrabalarını, kendi aileni seçemezsin. Ama yine de bir şans verilmeliydi bence. Mesele belki seçmek bile olmasa insanların tek bir özelliğini değiştirebilmek gibi. 

Ben insanlara karşı sevgisini çok iyi gösterebilen biri değilim. Sarılmaktan, öpmekten hoşlanmam. Yani aslında hoşlanmadığımı düşünüyordum. Ta ki sevgisini hissettiğim insanlara sarılana kadar. Ve ne yazık ki bu kişiler benim kendi ailemden değildi. Ama sonuçta insan 2. ailesini de kendisi kurabiliyor değil mi? 

İnsanları aslında korumaya çalışarak, onları düşünerek sevdiğimi göstermeye çalışıyorum zannediyordum. Galiba karşı taraf da ondan anlamıyormuş. 
Olsun. 

Zaten son 4-5 yıl boyunca bana bir kez bile "Ne hissettiğim?" sorulmadan hissizlik ve kalpsizlikle suçlandım, hiç canım yanmaz benim :)

Yorumlar

  1. Seni uzun zamandır takip ediyorum.. Gerçekten uzun bir zaman ama 5 6 yıl belki de. Ve benimle birlikte sen de büyüdün. (fiziksel, düşüncesel olarak) Sende kendimi bulmak çok hoşuma gidiyor. Kimse yazmamış. Yazmak istedim. Kendine çok iyi bak olur mu? Zor biliyorum ama halledicez biliyorum *-*

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp