Ana içeriğe atla

Miss Piggy'i bir de kendisinden dinleyelim. Evet buyrun Piggy Hanım mikrofon sizde.

  


   Bi' baktım ki toplamda yazdığım 20 küsur post olmuş. İçinizden biri çıkıp da "Ulan kim bu dangalak hamburger diye diye beynimizi yiyor!?" dememiş. Bende buna istinaden nacizâne kendimi tanıtmak istedim. (2015 model ortam kızı gitti, yerine Bülent Ersoy'un 14. kuşaktan torunu geldi. Neyse artık her halime alışın sevgili okurlar daha uzun yıllar buradayız sonuçta!) 
    

   
   Öncelikle 18 yaşındayım. Milenyum çağı veledi olmaktan 3 yıl kılpayıyla kurtuldum! Hala daha arkadaş çevresinde 17 misin, 18 mi muhabbetleri dönmüyor değil. Yok ondan gün almışım yok buna gün vermişim. Oradan bana 1 yaş eksikmiş bilmem ne! Zaten matematiğim iyi olsa TM öğrencisi olmazdım! Bana bunlarla gelmeyin azizim, bal gibi bu ekimde 19'sına giriyorum işte, zorlamaya gerek yok. (Aa bu arada hediye falan almak için tam tarihi soruyorsanız 16 Ekim 1997, perşembe günü, saat 15:10. Yüzsüz blogger part 1!) 


   
   Yaşımdan anlayacağınız üzere öğrenciyim efenim.
 Şimdilik öğrenciyiz diye sessiz sessiz takılıyoruz! Okulumu soracak olursanız tabi ki de açık adres veremiyorum. Ama oturduğum şehrin ikinci en iyi lisesi. Birincisi fen lisesiydi. Zaten ona girmek için uğraşmadım bile. Direk anadolu liseliyim. Bakmayın burda aptal sapan şeyler yazdığıma. Az da inek değiliz sonuçta. Hedefler Ege Üniversitesi, Psikoloji Bölümü. (İçinizden geçen "Naaahhhh" sesine bir son verin lütfen. Söyleyeceklerimi unutuyorum! İlk 13.00'e girmemiz lazım!) 

    O kadar insanı boyuna, kilosuna göre yargıladık, aşırı gıybet içeren post'lar yazdık, şimdi aynaya bakma zamanı. Ya da boş verin aynayı kendimize bakalım. Şaka bir yana fizik iyi olsa da ayak numarasından her şeyi sıçıp batırıyorum! 
    Prenses 41 numara giyiyor sevgili okurlar! 
    41! 
    4-1! 
    Forty-one! 



    Bir zamanların lisanslı yüzücüsü olmamızın da etkisi var tabiki. Mesela bu işin iyi taraflarından biri de yüzerken palete ihtiyaç duymamam. Hoş zaten denize, havuza girmekten de ölümüne nefret ediyorum! Bir de kızlarla hiç pişti olmuyorum. Erkeklerle de baya nadir oluyor. Neyse yani sonuçta katlanıyoruz. Erkek arkadaşlarımın bazen bana inanmayıp "Hadi lan gerçek mi? Ver bakayım giyeyim şunu." tarzı laflarına maruz kalıyorum ama kaderrr...

   Şimdi gelelim entellektüellik seviyeme. Belki de kendime taviz veremeyeceğim tek nokta budur. Cahil insanlara tahammülüm yok! Hele de ki okumuş cahillere. Allah'ım benden uzak, sana yakın olsun ki adam et de gönder bize. Çünkü dünyada onların egosuna ve kendilerine yetecek kadar çok yer yok. 
   İnsanların elinde imkanları ve bolca vakitleri varken yine de tüm zamanlarını aptal sapan kafelerde, parklarda veya arkadaşlarının yanında geçirmelerine karşıyım. Onun yerine gidin evde kitap okuyun, 2-3 bölüm yabancı sizi izleyin; gözünüz gönlünüz açılsın ya da hiç bilemediniz örgü falan örün, dantel işleyin, kanaviçe yapın. Ama lütfen kendinizi geliştirin. Boş gelip, boş gitmeyin. Zaten dünyada yeterince mevcut bunlardan!




    El becerilerime gelecek olursak biraz önce saydığım örgü, kanaviçe tarzı şeyleri becerebiliyorum. Tığ, dikiş nakış falan da dahil. Şimdi de sırada dantel var ama onu üniversiteden sonraya saklıyorum. (Ne kadar modern takılsak da bu tarz şeyler çok hoşuma gidiyor, yalan yok. Ama tabi ki de ileride evime asla ve asla dantel bir şeyler koymayacağım. Bana bu tarz klişelerle gelmeyin!) 



   Yemek yapmaktan da hiç mi hiç anlamam! Daha ocağı açmayı bile geçen sene öğrendim...( Evet yaşım 18! Köşeme çekilip utanıyorum.) Belki de bunda bana evde hiç iş yaptırmamalarının da etkisi vardır, bilemiyorum. Yani şu yaşıma kadar bir kez bile evi süpürdüğümü veya ütü yaptığımı hatırlamam. Bu konularda beceriksiz olduğumu kabullenip susuyorum...




    Şu dünyada en çok sevdiğim hayvan kediler. Alerjim olmasına rağmen yolda gördüğüm her kediyi sevmeden yoluma devam edemiyorum. Bu yüzden de elimin her tarafı tırmık izi dolu. Ama yine de her türlü hayvanın insanlardan bin kat daha iyi birer arkadaş olduğuna bahse girebilirim! (Çantamda da her daim küçük boy kedi mamalarıyla geziyorum. Bir nevi acil durum yemeği. Tanşaş ve Migros'ta bulabilirsiniz. 100 gr ve paketi 1 TL. Kedi ve köpek için iki çeşidi var.)




    Fotoğrafçıyım! Biraz yandan yemiş fotoğrafçı gibi olsam da 2 yıllık bir geçmişim var diyebilirim. Profesyonel adımı üniversitede atmayı planlıyorum, şimdilik kendi çapımda, kendimi geliştirme çabalarım var. Ama iyi olduğum konusunda da asla taviz vermem! :)




    

   İyi bir kitap okuyucusuyum. Bu da kendimde asla taviz vermeyeceğim bir diğer konudur. Zaten en son sürekli alışveriş yaptığım dükkanın sahibi de "Gel sen artık burda çalış" demesiyle her gün en az iki saat dükkana gidip yardım ediyorum. 



   Fazla da duygusal sayılmam dersem ağzım yüzüm yamulur.Aeskisi gibi duygularımı saklamıyorum. O an içimden ne geldiyse, nasıl davranmak istediysem veya ne söylemek istersem anında söylüyorum. İsteyen kırılsın, isteyen küssün. Zaten benim huyumu bilen arkadaşlarım yanımda. Ve şimdi de geçen her şeye rağmen karşıma çıkan (haberim olmadan her şey planlı da olsa) güzel bir tesadüfüm var. Son postumun istisnasız konusu olan Hamburger! 





    Kendim hakkında yazacak daha başka bir şey bulamadım. Eğer merak ettikleriniz varsa bana mesaj olarak yazabilirsiniz. Diğer postların altına notlar şeklinde yazarım :) 

    Hepinize mis öpücükler!


Unutulmaması gereken not: Eğer isim olarak niye Piggy'i seçtin derseniz çok güzel domuz sesi çıkartırım! Bir de genelde somurtuk durduğum için annem bana domuz diyor. (Evet çok güzel bir anne-kız ilişkimiz var!)




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi