Ana içeriğe atla

"M.P. gittiği tatil köyünün havuz kenarında mangal yapıp insanlara ikram ederek bir ilke daha imza attı."

     Gerçekten de mutlu olunca tüm ilham perilerim başka işlevde başlıyor azizim. Kaç gündür niyet ediyorum ediyorum bir türlü bilgisayar başına geçip de bir kaç satır yazamadım. Evet, ayıplama seslerini duyabiliyorum ama bunun için aşk sarhoşu Piggy'ye kızmayın lütfen. Hatta her şeyin daha da iyiye gitmesi için o güzel kalplerinizle bir sürü küçük dilekler dileyin ve bir tanesinin içine Piggy'nizi de yerleştirin. (Hatta tüm dileklerinizi Hamburger'in Danimarka'ya geri gitmemesi için tutun. Geç buldum, erken kaybetmek istemiyorum.)



     Gelelim ben burada yokken neler olup bittiğine. Aslında tahmin edeceğiniz gibi çok sıkıcı bir hayatım var. Okul, iş, özel ders ve Hamburger. Tabiki de işin ödül kısmı Hamburger. En güzeli ve en özeli. 


    Okul demişken de biliyorsunuz biz Türkiye'nin nacizane dershane mağdurları 12'ler olarak artık okulumuzun açtığı "dershane çakması" kurslara başladık. Sabahın dokuzunda daha kargalar tuvalete girmemişken ben okul yolunda oluyorum. Resmen işkence ama hedefler İzmir tutmak lazım. Acaba bir sene sonra da hala daha bu bloga yazıyor olur muyum? (Manasız bir soru oldu ama şimdi aklıma geldi. Belki eveti belki de hayır, bilemiyorum.)



    Piggy'ci Hareket Partisi'ni kurup iktidara geçince ilk işim Türkiye'de matematik  ve geometri derslerini sadece o dersi seçen öğrencilere vermek olacak, yoksa ülkemizdeki genç oranı %35 oranında azalacak, benden demesi! (Aslında okulları da kapatabilirdim ama bir anda böyle büyük bir devrim dünya geneli yankı uyandırabilir. Yavaştan el atmak lazım, küçük adımlarla büyük büyük ilerliyoruz! Aaa bakın partimin sloganını bile buldum!) 




     Okulla ilgili genel bilgileri verdim, şimdi de sıra iş konusuna. Zaten dükkanda 2 aydır devam eden tek eleman olarak (günde 2 saatlik bir eleman!)  tüm yetkiyi elime almış bulunuyorum. 5 gün önce işe giren iki çocuktan biri dün istifa etti, şimdi de diğerine işleri öğretiyorum. Allah'ım birine bir şeyler öğretmek (ve belki de biraz tatlı tatlı emir vermek) kadar güzel bir his yok! Dünyaya patron olarak gelmeliymişim. Ruhumda var anacım, bünyem eleman olarak kalmayı daha fazla kabul edemiyor işte. 



ps: İşin tek kötü yanı kuşkusuz kitapları yerleştirirken veya depodan çıkarırken ortada kocaman bir toz bulutu oluşması! Resmen içinde Dudu Teyze ve Betüş çıkacak diye korkuyorum!


    



    Şimdi gelelim herkesin dört gözle beklediği Hamburger kısmına. (Tamam hiç kimse bir ergenin aşk hayatını dört gözle beklemez, biraz abartıyor olabilirim ama  ilham perilerim anca pohpohlanınca çalışıyor, bu yüzden like'larınızı bekliyorum sevgili Piggysever'ler!)


    Danimarka'ya geri dönme olayı dışında canımı sıkan hiçbir şey yok. Bir yandan gitmesini istemiyorum, yanımda kalsın istiyorum. Ama öbür taraftan hayatını etkileyecek bir kararın benim iki lafıma bağlı olmaması gerek diyorum. Zaten ona soracak olsam asla ve asla geri dönmek istemiyor. Her şeyi geride bırakıp geldiği yere kimse tekrardan dönmek istemez. 


"Evlenilecek erkekler geçmişte çok ilişki yaşayıp, insanların dikkat et buna dediği adamlardan olmalı. Çünkü o adam yprgundur, sabah bilmediği yataklarda uyanmak yerine artık kendi yatağı olsun ister. 
Biri beni çekip çevirsin der, hayatın anlamının hormonları olmadığının en iyi o farkındadır çünkü. 
Gözü dışarda olmaz bir kere. 
Zaten dışarda ne olduğunu çok iyi biliyor çünkü." G. Ardahanlı

    Ve benim de kendimi bu sözlerle avuttuğumu tahmin ediyorsunuzdur. Ama yine de fazla sorgulamıyorum, arada aklıma gelen merak ettiğim şeyleri soruyorum. Eskileri fazla kıskanmıyorum. Öncekine oranla tam zıt kutup olan bu veledi elimde nasıl tutacağımı inanın ki bilemiyorum. 

     Şaka maka çocuğu burda bırakıp yine tatile gidiyorum. Zaten geçenki Samos macerası postu hala da hali hazırda bekliyor onu da bu hafta içinde hazırlayıp atacağım, beklemede kalın! 

    Bu seferki rota yurt dışı değil, resmen ikinci memleketim olan Kuşadası.


    Gündoğumuna ayrı aşığım, günbatımına ayrı. Hele ki balık restaurantları tam bir cennet. Favorim Balıkçılar Hali'ndeki Damla ve Kazım Usta Restaurant. Eğer bir gün yolunuz düşerse mutlaka gidin, asla pişman olmazsanız. 

    Tabi bu sefer babamları ikna ederek uzun bir aradan sonra tatil köyüne gitmeye karar verdik. Sabah akşam yiyip, kıçımı devirip yatacağım; tabi ki test kitaplarımla! 12 olunca tatil, havuz, deniz demeden her yere soru bankalarınızı götürmek zorunda kalıyor-muşsunuz. (Bana böyle bir şey olacağını deselerdi doğmazdım valla!) 

    Şimdilik bu postu burada bitirip valiz hazırlaya geçiyorum sevgili Piggysever'ler. Tatilde mutlaka bir iki post yazıp yayınlarım, bu ara sizi fazla ihmal ettim, içim rahat etmeyecek. Hepinize kokulu öpücükler!

Olmazsa olmaz not: Hamburger'in gitmemesi için edeceğiniz duaları sakın unutmayın! Araya beni de sıkıştırın :)

Not 2: Bunu daha önceki postlara yazdım mı bilmiyorum ama fesat arkadaşlarımın bana dolusuyla yazdığı iğneleyici, hakaret içerikli, kıskançlık kotasını dolduran tweetleri nedeniyle Twitter'imi ve Instagram'ımı kapatmış bulunuyorum. Twitter'da 450 takipçiye, Instagram'da ise 750 takipçiye kıydım... Resmen evlat acısı gibi yüreğime oturdu. Ama en azından Sarı ne demiş, acaba bu sefer ne yazmış diye her gün bakmaktan resmen ciğerim solmuştu. Şimdiyse kafam rahat. Hala arkadaş olduğumuz tek mecra Swarm. Ona inat da her boka Hamburger'i etiketliyorum. Görsün de çatlasın. En son büyüklük bende kalsın diye ses çıkarmadığım her saniye resmen 4 yıldır içinde biriktirdiği kini kustu. Beklemediğim yerden, beklemediğim kişi tarafından vurulunca üzülmedim desem yalan olur. Ama en azından kimin gerçek dost, kiminse düşman olduğunu geç de olsa anladım. Havlayan köpek ısırmazmış! :)


Not 3: Sevdiceğim mutlu olsun diye bildiğim dillere bir de Danca'yı eklemeye karar verdim. (Aman eklemez olaydım ne zor bir dilmiş arkadaş! Seni seviyorum demek bile "jeg elsker dig" Sevmeyeyim daha iyi!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi