Ana içeriğe atla

Neee? Hamburger'le birinci ayımız mıymış?

    Muhteşem bir tatil sonrası nihayet totoşumu yatağa huzurla koyabildim, her bir kemiğim bağımsızlığını ilan etmişcesine ağrıyor. Bünye alışkın aslında yol yorgunu olmaya ama bu seferki ağır geldi gibi. Zaten şu anda bile kanımda dolaşan alkol seviyesi resmen 18 yılın toplamının 3 katı. Bu da başımı ağrıtmaya başlamış olacak ki şu anda resmen kafamda Fadime'nin düğünü var. Tatil ayrıntılarını yarınki postta yazmayı düşünüyorum şimdilik yarının anlam ve önemini değinip bu postu kısa keseceğim. 


   Yarın 19 Eylül dostlar. Yaniii bizim Hamburger'le birbirimizi yemeden geçirdiğimiz birinci ayımız! 




    Bu iş nasıl oldu, ne oldu demeye varmadan hemencecik geçiveren koskoca 1 ay, 30 gün. Vallahi de ilk buluşmamız dakikası dakikasına aklımda ve şuanda kalbimde krallığını kuran veletle ikisi çok çok ayrı kişiler. 



    Kucağımda uyuyan masum çocukla Danimarka'nın anasını ağlatan anı kişiyse ben de zaten Kate Middleton'un kayıp kızıyım. 




    Tabi ki de değişen sadece o değil, bende o hayatıma girdiğinden beri daha iyi hissediyorum kendimi; manevi anlamda. Hep derlerdi de pek iplemezdim, insan sevildiğini hissedince güzelleşirmiş diye. Bende az biraz olsun bu sevginin bana iyi geldiğini hissediyorum. En azından aynaya baktığımda gördüğüm kız hoşuma gidiyor. Daha cesur, daha özgüvenli ve daha iyi.




     Belki de bunda Hamburger'in beni arkadaşlarına "Benim karı çok delikanlı, bak böyle güzel küfreden kız gördün mü hiç? Çoğu erkekten daha delikanlı bu." diye tanıtmasının da etkisi vardır. Resmen kendimi mahalle takımında hep yedekte tutulan küçük çocuklardan biri zannediyorum. Her an beni arayıp "Halısahaya bir kişi daha lazım aşkım, gelir misin?" diyecek diye bekliyorum. Ofsaytı, taçı, penaltıyı sorup durmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü! (Hepsini takır takır söylüyorum tabiki de! Ama Vikipedi'den bakarak, neyse bu aramızda kalsın, öptüm sizi!)



    Aaa bir de söylemeden geçemeyeceğim. Bugün Instagram'da takipçi isteklerimin arasında kimi göreyim!? Sarı'nın minnak hafiyesi! Durun ona da bir isim bulalım. Koçan diyelim çünkü aynı mısıra benziyor. 


ps: Tabiki de o sevimli mısır koçanlarından değil, adeta bir fesatlık ve sinsilik abidesi olan, içi çürümüş, dışı kokuşmuş olanlardan. 

   O isteği büyük bir zarafetle reddettikten sonra yine Hamburger'le olan fotoğrafımızı yapıştırıverdim, gelsin like'lar! 

    Uzun lafın kısası Piggy şimdilik kaçar, daha Hamburge'e itafen upuzuun bir mesaj yazıp gece yarısı mesaj olarak atacağım. Birde birazdan Skype'dan konuşacağız sanırım. İnşallah domuşuk domuzlar gibi çıkmam kamerada!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi