Ana içeriğe atla

Bende artık leyleği havada görebilir miyim?

Bu aralar evde o kadar sıkıldım ki yaptığım tek aktivite özel ders bürosuna gidip yarı ders-yarı gıybet temalı çalışmalarımızı yapmak ve Instagram'dan ve Snapchat'ten Şeyma Subaşı'nı takip etmek!

Kadın resmen 3 yaşındaki bebesine aldırmadan dünyayı karış karış geziyor hem de en güzel biçimde! 


Şimdi demeyin Acun Ilıcalı falan var diye. Özel durumları, ilişkisi beni zerre kadar alakadar etmez ama resmen sosyal hayatını kıskandığım tek dişi birey o! 

Bir insan hem güzel, hem genç anne hem de bu kadar gezenti olamaz yani! Senin kızın hiç mi grip olmuyor da evde onun başında durmak zorunda olmuyorsun? Ya da en güzelinden sen gerçekten pembe mi tuvalet yapıyorsun? 


Şimdi tabiki aranızdan "Ulen kim bu Şeyma Şubası?" diye bıkbıklananları duyuyor gibiyim. Oturun da azıcık magazin izleyin, Onedio.com'u takip edin. Vallahi bir süre o tarz hayatlara öyle abone oluyorsunuz ki kendinizi Instagram'da seri halde "La bu hatun buraya da mı gitmiş? Oha be!" tarzı serzenişlerle seri bi şekilde like yapmaktan parmağınız yamulmuş halde buluyorsunuz.

Şekil a)  


Tabiki şuraya minnak bir not iliştirmekten de geri kalmayacağım. Yanlış anlamayın bu parmak benim değil, bu el de! Ulen o kadar prensesiz diye geçiniyoruz, dolma gibi parmaklarımız yok tabiki! :)

Valla evde Hamburger tarafından aşırı ilgisiz bırakılınca çareyi blogta bu kadın üzerine yürümekte buldum. 

Genelde herkes eleştiriyor medeni durumu yüzünden. Bana saçma geliyor bu tarz yorumlar. 3. veya 4. kişi olarak bir ilişkiye yorum yapmak ne kadar akıllıca? Bilmediğimiz şeyler, durumlar olabilir. Bu satırları yazarken beni de yanlış anlamayın tabiki bu durumu desteklediğimden falan değil. Ama sonuçta herkesin kendi seçimi. Üstüne üstlük kızı da dünya tatlısı. Ben gibi 3-7 yaş arası veletlerden nefret eden birine bile o kızı verseniz öpe öpe bitiririm vallahi. 

Neyse darısı kendi çocuğumun başına. (Hamburger mesajı aldın sen.) 




Kendim için de leyleği havada görmek istediğimi de dip not olarak düşmek istiyorum artık! 


Bu arada yarın bu saatlerde benim için yeryüzündeki cennet olan Kuşadası'nda denize karşı oturup tüm sıkıntılarımı döküyor olacağım! Ağustos bitiyor dahi olsa 41 numara prenses ayaklarım sonunda deniz yüzü göreceği için çok mesudum a dostlar! Zaten yarın sabahtan itibaren Instagram'ı boy boy fotoğraflarla yoracağım için şimdiden bir sürü küfür yiyor olabilirim! Amaan herkese gerekli gereksiz like atıyorsunuz, bana da bir tane tıklasanız ne olur? :) 


Valla 6 saat sonra yolculuk var ama daha prenses eşyalarım tam değil! 

Miss Piggy'nin yanında Şeyma Subaşı da kimmiş, değil mi? :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi