Ana içeriğe atla

İnsanlar kötü kalpli olsa da dünya hala yaşanmaya değer bir yer!

İnsan bazen ne kadar çırpınırsa çırpınsın battığı yerden çıkmak için yardımcı bir ele ihtiyaç duyuyor. 
Yalnız olduğunda ise o el istemsizce vakit öldüreceği birşeylere yönelmek durumunda kalıyor; kitaplar, dergiler, diziler, filmler, el işleri ve daha nicesi. 

Ben de bu son 3 gündür dizilere, kitaplara ve derslerime yöneldim. Dün ise geçen yaz gittiğim kitapçıya gidip tekrardan sınava hazırlık kitapları aldım ve ordaki çalışan amcayla benim üniversite durumumu konuştuk. Sanırım kendisi beni baya bir yanlış anlamış olacak ki en son muhabbetin geldiği nokta "kibrin ne kadar kötü bir şey" olduğuydu.

Oysa adama tek anlatmak istediğim %50 burslu okumak istemediğim, onun yerine seneye tam burslu girmek istediğimdi. Bunu her zamanki gibi şakacı bir dille anlatmaya çalışırken konu gururumun sınırlarını aşıp kibire dönüştüğüydü. 


Hal böyle olunca da ben konuyu hemen kısacık kesip aynen yukarıdaki gibi bir ruh haliyle (sanırım anlaşılmamanın verdiği sinir) koşar adım çıktım gittim. 


Hayır, anlayamıyorum yani insanlar konuşmak isteyeceği şeyleri nasıl oluyor da muhabbeti 360 derece değiştirerek hemencecik laflarını sokuveriyorlar. 

Oysaki kendimden emin olduğum tek konu kibir konusunda artık kendimi sıfırladığımdı. 

Hal böyle olunca da karşımdaki insana ne kadar değer verirsem vereyim bir kaşık suyu bırakın, susuz bile boğasım geliyor! 

Yarabbim sabır! 


Ben ki hayatımın bir dönemini kibir ve kendini beğenmişlik olarak zirvede geçirip sonrasında aynaya bakıp da "Bu ben miyim?" diyecek kadar kendimi tanıyabilmişim. 

Sonrasında ise kendimi tamamen dış dünyadan, sosyetik arkadaşlardan, kalabalık mekanlardan soyutlayıp kitaplara, filmlere gömülüp şimdiki ben'e kavuşmuşum. 

Ve bu halimle, mütevaziliğimle mutlu olur hale gelmişim. 

Sense gelmiş konuyu nerelere çekip ruh halimi resmen eksi -19 dereceye indiriyorsun!

Gerçekten bu insanoğlu ne laftan anlar, ne de uslanır. Yaş isterse 7 olsun, isterse 70. Ama zihin aynı olunca karşısındaki herkesi dar bir çerçeveden gözetleyip aynı kefelere koyuyor.

Siz siz olun böyle insanlardan uzak durun! 

Bu günlük de atarlı Piggy'den mis kokulu öpücükler.

İnsanlar kötü kalpli olsa da dünya hala yaşanmaya değer bir yer! Bunu sakın unutmayın! Aldığınız her nefesin kıymetini bilin ve gittiğinizde bile hatırlanacak iyilikler yapın! :) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi