Bazen diyorum "Yazma kızım, boş yere insanların zihnini meşgul etmeye hiç gerek yok!" ama bazen de şeytani mi desem yoksa beyaz kanatlı melek kısmım mı başlıyor dırdır yapmaya. "Aman yaz, rahatla, içini dök! Her klavye vuruşuna para mı alıyorlar sanki? Gelen yorumları oku, insanların seni sevdiğini hatırla, gaza gel. Hadi koçum yardır!" vb vb vb.
Tabi sonra her zamanki gibi bu dırdırcı kısmım ağır basıyor, başlıyorum yazmaya. Bazen diyorum ki hayata keşke yaşlılıktan başlasaydım, Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'ne karşılık olarak "Miss Piggy'nin Prenseslik Hikayesi".
Üstüne üstlük bir de filmimi çekseler aman demeyin keyfime. Her iki yılda bir kitap çıkartsam o kitaplara da birer film çekseler ömrüm boyunca işe girmeden, dert tasa bilmeden yaşar giderim.
Ayy durun ya ben yine fazla dalmışım hayallerime. Sanırım beni bundan sonra görebileceğiniz en yüksek mevki iç mimar olmuş olacak.
Evet, bir zamanlar yazar olma hayallerim bile vardı ve bunun için deli gibi uğraşırdım da. Ama sonra hayatımın negatiflik kısmına geçince dışarıdan toz pembe gibi görünen hayallerim siyah-beyaz moduna geçti.
Oysa hala daha çevremdeki insanlar beni çocuk olmakla suçluyorlar. Bu durumu bir türlü anlayamıyorum!
İnsanların içini görebilselerdi eğer eminim ki dıştan göründüğümden 360 derece farklı olduğumu anlayıp şaşkınlıktan totoları düşerdi.
Ya da şu modda falan gezerlerdi!
Aaa durun bu arada blogumun temasını ve arka planını değiştirdim, nasıl olmuş sizce? Yorumlarda belirtirseniz sevinirim. (Yazar burada prensesliğini dile getiriyor.)
Bu gecelik serzeniş burada biter, bu kız kaçar. Ama Snapchat çakması Instagram Stories'te tüm gece başınızı ağrıtma garantim var. Majezikleri kapıp çabucak Instagram'a koşun! https://www.instagram.com/misspiggyninblogu/
Herkese mis kokulu öpücükler! :)
Yorumlar
Yorum Gönder