Ana içeriğe atla

Keşke Hamburger küçük bir domates kadar olsaydı da ona kavanoz içinde evde bakabilseydim!

Artık yavaş yavaş yalnızlığa alıştığımı hissediyorum. 
Ama böyle derin bir kuyunun içine düşmüşsün gibi bir yalnızlık değil benim bahsettiğim. 



Bir deniz düşünün. Herkes girip serinliyor ama çok az kişi derinlere kadar yüzmeyi tercih ediyor; sakinliği, huzuru ve sessizliği sevenler. 
İşte artık ben de o tayfaya yavaştan katıldığımı hissediyorum! 


18 yaşındayım ama sosyal hayattan malulen emekli olmuşum gibi. 


Ama yanlış anlaşılmasın bu emeklilik zorunluluktan veya yalnızlıktan meydana gelmiş bir durum olmadı benim için. Tamamen kendi tercihim.

Hamburger taşındığından beri doğru dürüst süslenip dışarı bile çıkmadım. 
Sanırım insan gerçekten de aşık olunca hayatını ona göre şekillendiriyormuş. 
Mesela tatilden bir sürü şey aldım ama hepsini kullanacağım kombinlerin arka planlarında Hamburger o kabak suratıyla bana gülümsüyor. 

Ah nasıl özledim eşeği! 

Yanımda otururken bile özlediğin insanı kilometrelerce öteye göndermek gerçekten de salaklıktan başka bir şey değilmiş! 


Uçağı mı yaksaydım, bomba ihbarı mı yapsaydım diye düşünmedim de değil. Ama hepsinin sonunda "Düştüm mapus damlarına, öğüt veren çok oldu!"diye ağıt yakacağım aklıma geldikçe hepsinden de vazgeçmiştim. 

Evet, deli bir tarafım vardı ama hepsi Hamburger yanımdayken. Ortalığı karıştırsam bile arkamı onun toplayacağını bildiğim için içim hep rahat olurdu. 

Şimdiyse ne yaparsam yapayım yanımda olacağını bildiğim tek bir insan bile yok. 
Kendi kendime yetmek zorundaymı-şım! 

Ah bu kurallar! 

Beni niye erkenden büyütmek istiyorsunuz ki? 

Keşke istediğimiz yaşı seçebilsek, istediğimiz insanla sonsuza kadar o yaşta olabilsek.

Ve keşke imkansızlıkların olmadığı bi yerde olsam. Hamburger yanımda, deniz önümde, başım onun omzunda, elim elinde. 
Bu manzarayı deli gibi özlediğimi söyleyebilirim. Ve daha "deli gibi" özlediğim çok şey var tabi. Mesela kokusu. 
Her akşam yattığımda yastığıma azar azar parfümünü sıksam da yetmiyor işte! Onu öperken burnuma dolan kokuya dünyayı değişmem, değiştirmem! Tabi şimdilik bunları ona söyleyemiyorum, işleri daha da zorlaştırmamak adına. Biliyorum söylesem de birşey değişmeyecek ama üzülecek. Onun suratının asıldığını düşünmek bile beni kaynar sularda kaynatıyor resmen! 

Keşke Hamburger küçük bir domates kadar olsaydı da ona kavanoz içinde evde bakabilseydim. 

Keşke! 


Instagram için tık :) 

Hepinizi mis kokulu öpücükler :)

Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. Ya siz çok şekersiniz :) öpüyorum bende sizi :)

      Sil
  2. Kişisel bir amatör olarak yazınızı oldukça hoş buldum, diğer yazılara göz atacağım, Eğer merak ettiğiniz bilgilenmek istediğiniz bir konu varsa bloğuma davetlisiniz :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim okuyup da iyi veya kötü yorumlarını yaparsan beni çok çok mutlu edersin, en kısa zamanda iade-i ziyaret yapacağım :)

      Sil
  3. Yine çok içten, samimi yazmışsın.Dilerim kavuşursun zira üzülüyorum :((

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesini...

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ ...

"Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer Acun..."

"Herkes kendi kalbinin ekmeğini yer." diyen Şeyma Subaşı kadar şanslı olamadığı için serzenişe geçen büyük bir kitle oluştu Türkiye'de. Ve özellikle de Twitter aleminde.  Söylediği sözlerden tutun da , çocuğuna, yediğine, içtiğine hatta özellikle gezdiği yerlerde.  Yerden yere vuran oldu, koruyup sahiplenen oldu. Ama en güzel de mizah malzemesi oldu.  Zaten eleştirmeye ve güldürmeye yönelik şeylere aç olan toplumumuz için Bahar Candan, Mustafa Ceceli ve listenin başından asla düşmeyen Şeyma Subaşı aslında sadece birer haber malzemesi oldular.  Sırasıyla bu karakterleri inceleyecek olursak;  Bu konuşmalar ve haberler Bahar Candan'ın işine yaradı elbet. Hukuk okuyacak kadar akıllı olup da canlı yayında teletabi dansı yapması akıllarda soru işareti bırakmıştı. Gerçi popülerliği eleştri yönlü olsa da istediği şeye kavuştu. Hatta Murat Boz ve Eser Yenenler'le bile adı anılmaya başladı. Nur Yerlitaş bunu duyunca postişleri bile şaşkınlı...