Ellerinde Kinder Surprise yumurtalarla gelen sevdicek ısırılmaz da ne yapılır dostlar!?
Yeme de yanında yat resmen çocuğuunn. Allah'ım yazarken bile yüzümden gülücükler fışkırıyor.
Bu Kinder merakım da içlerinden Minions çıktığını duyunca başladı. Küçükken (M.Ö. 12000) babam her cuma akşamı alır gelirdi, yaklaşık 3-4 yıl boyunca hiç fire vermeden oyuncakları topladım ve en sonunda kocaman bir karton dolusu oyuncağım vardı. Hala daha dolabımda duruyor o karton kutu. Ama şimdi "YGS stresi" başlığı altında tekrardan toplamaya başladım. Zatebn çok çikolatasever biri olmadığım için ilk önce oyuncağına bakıp sonra çikolataları ya Hamburger'e ya da anneme yediriyorum. (Yaşasın 58 kilo olup çevredekilere kilo aldırmak! Kalp emojisi koyduğumu farzedin.)
Tamam hemen öyle ekrana acayip acayip bakmayın sevgili okurlarım. Sadece 18 yaşında minnak bir prensesim ve farkında olmadan Minions koleksiyonumu tamamlamışım. Sadece vampirli (ve aynı zamanda benim en çok istediğim oyuncak) dışında!!!
Anahtarlığım bile kaptım siz düşünün artık. Ama artık içlerinden minions çıkmasa bile üzülmüyorum çünkü hepsi birbirinden güzel! Hatta 2016 yılımın yeni hobilerinden biri oldu diyebilirim! :)
Eğer seni bulamazsam bile EBAY'den satın alacağım vampir minion! Tarkan'dan Aklımı Seninle Bozdum şarkısı sana gelsin! :)
Şimdi devir değiştirip konudan konuya atlıyorum.
1
2
3
Sonunda sınav haftamı atlattım sevgili okurlar. İçime oturan matematik, geometri, edebiyat vs sınavlarımı tek tek uğurladım. (3 ay sonra görüşmek üzere!) Şimdi önümde zorlu mu zorlu bir Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı (YGS) adı altında bir yerleştirme sınavı var! Bir sınav maksadını bu kadar baştan belli eder mi demeyin. Ediyor işte. YGS geçince LYS başlayacak. Üstelik o bir tane de değil 5 tane. Tabiki ben üstün zekamın bana verdiği yetkiye dayanarak seçtiğim bölümün getirdiği zorunlulukla sadece matematik, edebiyat ve sosyal kısmına gireceğim. Fen bilgisi hak getire! (Amaaaan, üstün zeka dediğime bakmayın! 9. sınıftan sonra daha fazla çalışmamak için TM bölümünü seçmiştim. Zaten ya dile gidecektim ya da TM'ye. Dil bölümü bizim okulda o sene açılmamıştı. Okuluma zar zor alışmışken yeni bir ortam, mekana totoşum hazır olmadığı için TM seçmiştim. Onda fizik yok diye sevinirken 2 sene gül gibi giden edebiyatım son sene resmen diplerde! Geçen sene ortalaması 98 olan ders bu yıl 54,5! Ama vallahi benim suçum değil. Hoca çok zorluyor!!!)
Eğer midem benden de kötü durumda olmasaydı aynı bu durumda olabilirdim!
Kendimi tatlılara, pizzaya, Burger King'e adayıp bir haftada 7 kilo alıp sonrasında bir aylık harçlığımı harcamış olacağım için evde kös kös oturup göbeğime koyduğum popcorn kasesinden mısır yiyor olurdum! (Mısırı tabi ki de avuçla yemiyorum canım, aç mıyım ben! :))))
Aaa bu arada size anlatmadım sanırım daha aranızda Delibal'a giden var mı bilmiyorum ama hala daha gitmediyseniz MUTLAKA GİDİİN!
Çağatay Ulusoy için kıçını yırtan ergenlerden değilim Allah'a şükür. Hatta sırf o var diye filmi izlemek bile istemiyordum. Ama gerçekten büyük bir hata olurmuş gitmemek. Şarkıları ayrı güzel, konusu birazcık Yeşilçam'ı andırsa da yine de 10 üzerinden 9 vermelik. Replikler deseniz eğer yanınızda sevgiliniz varsa daha bir anlamlı. Birde ağlarken burnunuzdan sümükler çıkmamasına dikkat edin. Benim gibi onları silmek için filmi kaçırmayın!
Şarkı için buraya tık tık:
Adamın sesi güzeldi zaten Medcezir'den biliyorduk. (Gerçi ben o mıymıy kız başrolde diye onu bile izlemezdim. İki lafı bir araya getiremeyen tiplere acayip sinir oluyorum, ağızlarının ortasına bir tane çakasım geliyor. Neyse bu aramızda kalsın biz konumuza dönelim.) Bu film daha bir dehşet-ül afet olmuş. (Bu kelimeyi de nerden öğrendiğimi sormayın, bilinçaltım çok karışık.)
Ulan en son Hamburger'e itafen post yazıyorken ne ara buralara geldik. Ah bu düşük çenem. Bu çocuğu da sırf bu yüzden elimden kaçıracağım zaten. Beş dakika geç cevap verse "Ne yapıyordun", "Nerdeydin", "Niye o kadar geç cevap verdin" tarzında sorularımla aşırı derecede bunaltıp sonra da "Tamam madem işin bitince konuşuruz" ya da "Müsait olduğunda yazarsın" tarzı triplerle konuşmayı bitiriyorum. Ama ne yapayım çocuk aşırı tatlı. Bana kalsa evden dışarı çıkarmam hatta pencereyi falan da yasaklarım ama kendi orta yaş üstü amcalar gibi her akşam kahvede! Bu alışkanlığı unutturmak zor olacak gibi. Neyse Piggy bunun da üstesinden gelebilir dostlar, ne dersiniz!?
Bu postu da burada bitirmeden önce tekrardan Hamburger'e teşekkürlerimi sunuyorum efenim. İki tane elinde getirdiği yetmiyormuş gibi yanıma oturunca da sweat'imin kapşonunu elledi. Ama ben yine tüm konsantrasyonumu sanki bana 2 dakika süre vermişler de sonra da o yumurtaları önümden alacaklarmış gibi onlara yöneltmiştim. Sonra naif bir biçimde ağzım çikolata doluyken "I have a surprise." dedi. Ben yine anlamadım. "in your hat." dedi yine anladım. Sonra bana o meşhur "Mal mısın aşkım?" bakışını atınca elimi kapşona attım ki bir de ne göreyim!?
BİR TANE DAHA YUMURTA.
Onu da yedim dememe gerek yok herhalde. (utanan maymun emojisi)
Bu kız kaçar şimdi! En çok nefret ettiğim, hazmedemediğim, ruhumda "derin" yaralar açan kimseleri ve olayları kağıda yazıp yakma vakti dostlaar!
Not: Bu şaka değildi.
Dip not: Mide bulantımın psikoloji sebebi bu olabilirmiş.
Biraz daha dipteki not: Gülerseniz ağzınıza fırın küreğiyle vururum.
Yorumlar
Yorum Gönder