Ana içeriğe atla

Sana taptığım kadar paraya tapsaydım milyarder, Allah'a tapsaydım peygamber olurdum.

Yine muhteşem bir post başlığıyla, ruhumun bu satır aralarına döküleceği yazıyla başbaşasınız sevgili okurlar. Ya linkimi gördüğünüz an küfredip "Yine mi bu dengesiz lan?" deyip kapatacaksınız yada "Prenses" ismini görünce yüzünüzde güller açacak. Ben her zaman için ikinci seçeneği tercih ediyorum. Ama biri de uygularsanız kızmam sonuçta ben bile kendimi görmemek için aynaya bakmaktan pek haz etmiyorum. (Canlarım ya tabi ki saçmalayın, okula pijamalarla giden kimmiş? Üstüne üstlük birde battaniyeyle mi dolanıyormuş? Oha artık öyle prenses mi olur?)



Tabi artık kendime ne kadar daha "Prenses" diyebilirim bilmiyorum. Resmen Yeditepe Üniversite'sinde pembe şeritli beyaz mini cooper'ıyla okuyan Pelinsu'lar gibiyken şimdiyse 4 çocuklu pastane sahibi Betüş gibi oldum!? Son 4 ayda borsa bile bu kadar değişmedi vallahi! Başka biri daha önceden bu hale geleceğimi söyleseydi herhalde ana avrat söver kovardım yanımdan. Ama şimdi kendime bir bakıyorum ben 18 yıl boşuna yaşamışım resmen. Anne olmak için doğmuşum ben. Anaç ruhum, annelik içgüdülerim benden daha hızlı çalışarak etrafımdaki abluka altına almaya devam ediyor. 



Artık kendimden birkaç tane daha yapıp her gece uyumadan önce kendi uydurduğum biraz da korkunçlu olan masallar okuyup en sonunda "Merak etme annecim, hiçbiri gerçek değil. Bir bağırsan sesini duyarım." ibneliğini yapıp yanağına "iyi geceler" öpücüğü kondurup televizyon karşısında patlayana kadar Pringles yemek olacak. Ayaklarımı kimin kucağına koyacağımı tahmin etmişsinizdir tabi ki. Hayaller hayatlar versiyonunu yaşamak istemediğim için (ve zaten şuan yaşadığım hiçbir şeyin gerçekliğine zerre inanmadığımdan) fazla hayal ürünü şeyler söylemiyorum. Farkındaysan triplex dairemde olan demedim. Aman zaten 3 katlı ev alıp ne yapacağım? Mahalleliyi toplayıp her cuma kadınlar namaza bizim eve mi gelecek. Küçük olsun, çıtı pıtı, minnak. İçi dolu turşucuk hesabı. 
!!!Bakın yine istemeden de olsa anaç moda girdim! İşte bahsetmek istediğim buydu. Ama şimdi kasıtlı anlattığım bir örnekle durumu somutlaştıracağım.


                                  (Bugünlerde temsili Piggy)


Yılbaşı seremonimiz tahmin edileceği üzere çok sıkıcı geçti. Zaten uyuyarak girdim desem yeridir. Tam bir aile meclisi; anneanne, dede, teyze (büyük ve küçük), anne, baba ve bir sürü yemek. 

Midem sorunlu olduğu için çok yemeden sofradan kalktım sonra da TV başına geçtik. O Ses Türkiye izlerken Hadise'yle Murat'ın birbirlerine yavaştan yavşamasını izledim ve hayattan soğudum. Zaten ondan sonra acayip bir uyku bastırdı, bir buçuk saat uyudum. 
Amaaaa bir sorun bakayım benim beyim ne yaptı!? Baş harfi lazım değil ismi HAMBURGER!?


Arkadaşıyla içmeye gitti! Neyse karı kız yönünden sıkıntım yok, güveniyorum ama yine de bensiz dışarı çıksın bile istemiyorum. (Ama lütfen paranoyak olduğumu düşünmeyin, biraz fazla kıskancım sadece :')

Başka yerlerde olsak da öğlen birlikte olduğumuz için 12'ye birlikte girip girmememiz önemli değildi benim için. Tabi ben o yorgunluğa ve sıkıntıya fazla dayanamadığım için saat 1 bile demeden küt diye uyudum kaldım. Benim adam kaldı mı arkadaşıyla başbaşa!? Allah'tan iyi yetiştirmişim ki onlar da fazla geç olmadan tıpış tıpış evin yolunu tutmuşlar. Zaten yatağa yatınca küt diye uyuyakalacağına şüphem yok. 

Önceki gün de sözleştiğimiz gibi sabahın köründe kalkıp doğruca arabaya binip yanına gittim. Tabi yine de biraz geç kaldım, benimki çoktan kalkmış duşunu almış, ayılmış. Ama yine de her zamanki gibi onun suratına özgü bebiş panda ifadesi yüzünde duruyor. (Geç gitme nedenim benim yüzümden değildi asla! 25 dk araba bekledim...) Onu biraz kendine getirdikten sonra mutfağa geçip birinci görevimize hazırlandım. 

MISSION LEVEL 1- PREPARE A BREAKFAST! 

1 Ocak 2016 gününün birinci görevini başarıyla tamamlayıp sevgilime nefis bir pizza yaptım. Adam az kalsın pğarmaklarını yiyecekti. Aaa bir de demeden geçemeyeceğim. Kahvaltıda pizza yiyen adam yanında da acılı şalgam içiyor!?
Ben baktım bunun suratına bakıp doymadığını anladım, markete dehleyip peynir aldırdım. İkinci pizzayı yapmaya koyuldum. Baya bi' gaza gelmişim ki bir tane de kardeşlerine yaptım, otelden gelince acıkırlar da yerler diye.

Bakın bu anaçlık değil de nedir sevgili okurlarım!? Ben ki cici prenses şimdi oldum Homer Simpson'un eşi. Ama tabiki bundan şikayetçi değilim. Zaten bu da benim değişik bir özelliğim. Şikayet edip uğruna çok laf döktüğüm şeyler genellikle çok hoşuma gider. Eğer nefret edeceğim bir şey varsa ağzımı bile açmam. Bunu Hamburger'e de açıklasam iyi olacak. 



MISSION LEVEL 2 - TOOTHPASTE WAR!

Aslında amacım Hamburger diş fırçalarken gizlice selfie çekilmekti. Ama benim tilki sevgilim olayı çaktı ve her tarafımı diş macunu yaptı. Naneli olunca da bir yaktı ki suratımı anlatamam! Bunun intikamı da ayrı alınacak. Yazıyorum buraya. 


MISSION 3- DRINK TEA WITH A BF'S GRANDMOMMY! 


Sanırım en zoru da buydu. Tontiş babaanesini çok sevdim de sürpriz yumurtadan çıkar gibi ortaya fırtlayan anne, babası utançtan yerin dibine girmeme yetti. Adamları görmem bile utanmama yetiyor! Allah'ım ben ne zaman böyle utangaç oldum ya!? Birde aramızda kalsın ama annesi benden pek hoşlanmıyor gibi. Hal, hareket ve davranışlarından öyle anladım. Neyse bh konuyu burda çok deşip de Hamburger'e linki verince şok olmasını istemiyorum. Kendimi sevdirmeye çalışıp ondan sonra kadının üstüne bir post daha yazabilirim. 



Aaa bu arada tekrardan yazayım babaannene bayılıyorum Hamburger'im! :)



Uzun lafın kısası bu üç zorlu Mario misali görevimi de başarıyla (belki sonuncu dışında!) tamamladıktan sonra mutlu mesut evime döndüm. Annemin Hamburger'e bayılışını da ayrı bir yazıda yazacağım. Dünya tersine dönüyor sevgili dostlarım. Bu kız şimdilik kaçar. Malum YGS'ye 67 gün kalmış ve okulda da sınav haftamız. Piggy ölmesin de kim ölsün?? 



Geleceğimi gördüğüm nadir gif'lerden. 4 çocuk doğurup evimin kadını, çocuklarımın anası, Hamburger'imin biricik sevdiceği olacağım. Yemişim kariyeni! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi