Şu geçen 3 günde şunu öğrendim ki ben senin patates kızartman olabilirim! En sonunda Hamburger'imin gönlünü aldım ve aramız eskisi gibi dumanı buram buram tüten kelle paça çorbası kıvamında sıcacık! :)
Biraz atarlı giderli, fazlasıyla açık sözlü, sigara ve alkole fazla düşkün olsa da bu kerataya baya baya ısındığımı, hatta kıvılcımlarımın abayı bile yaktığına bahse girebilirim! Hiç mi hiç aklımda olmayan bir tiple beraber olsam da sanırım ben onun bu halinden hoşlanıyorum.
Hafif göbekli, 3 cümlesinden 2'si küfür, kızlarla arası biraz fazla iyi (!) ve bazı fotoğraflarında da "Acun ağabey Doşland'dan gelmişem. Şimdiğğ size bitbaks yapacam. Anamgillerin de çoh selamı vardır. Ovv yeeaahhh!" tarzı pozlar vermiş de olsa son bir haftadır yüzümü gülücüklerle doldurma sebebim oldu. Bir ara şu blog sebebiyle kalbini kırmış da olsam şimdi bana "Acının geçmesini bekliyorum, eskisi gibi olamam, biliyorum ama onun yıktıklarını toparlarım." diyecek kadar anlayışlı.
Şimdiiiii gelelim fasulyenin faydalarına :)
Hamburger'le aramızı nasıl düzelttiğimizin özetini geçiyorum. Ortak arkadaşımız olan Telli sayesinde Hamburger'lerin evinde mangal yapmaya karar verdik. Zaten oturduğumuz şehirden başka bir yerde oturdukları için bir de minibüs maceramız var, o da dillere destan. Neyse fazla detay verip sizi sıkmaya niyetim yok.
Yarım saatlik kısa bir yolculuktan sonra Hamburger'in oturduğu yerin şehir merkezine vardık. Zaten arabayla bizi bekliyordu. Yine her zamanki gibi ön koltuğa kuruldum ama kulağıma ilk gelen şarkı resmen illetlikti.
"DEĞMEZSİN AĞLAMAYA, BİTİP TÜKENMİŞ ÖMÜÜÜRR. HER ŞEYİMİ HARCADIM UĞRUNA, ÇOK APTALMIŞ BU GÖNÜL!"
Bu şarkı apaçık bana gönderme değilse nedir a dostlar!? Var mı başka bir açıklaması? Resmen arabada geçirdiğim 15 dakikada şarkılar yüzünden öldüm öldüm dirildim. Zaten annesi de beni arabada görünce kadının suratı değişti, Hamburger de ibneliğine korna basa basa önlerinden geçti. Bir de sadece arabaya bindiğim ilk bir dakika içinde sadece "Nasılsın?" diye sordu, onun dışında o ultra sevimli yamuk ağzını açıp başka bir soru kipiyle cümle kurmaya tenezzül bile etmedi.
"Sevince her şey mübah" mantığıyla hareket ettiğimden dolayı bunu da göz ardı ettim. Eve gelmemizle bunun kuzeninin de eve damlaması bir oldu, yine yarım saat göz ardı edildim ve iğrenç erkek muhabbetlerine maruz kaldım.
Çocuk mangalı yakıp gitti ki bende mutfağa bir göz attım, öğrenci evinden beter. Zaten kapıdan içeri adımımı atmamla burnuma gelen keskin şarap-anason kokusu midemi ayrı bulandırdı. Sonradan öğrendim ki burası ara sıra takılmaya geldiği yermiş. Zaten burada 18-25 yaş aralığında olmayan nefes alan bireylerin yaşaması resmen imkansız!
Baktım temiz tabak yok, lavabo kenarındaki yıkayayım bari dedim. Onlar da 2 gün önceden kalan rakı sofrasının artıklarıymış meğersem. 18 yıl sonra yıkadığım ilk bulaşık da meğersem Hamburger'in pis tabakları olacakmış! Neyse bu işte de bir keramet vardır deyip sessizce öğüre öğüre "az kirli" tabakları yıkadım. Çok pis olanları da hafifçe trip atarak Hamburger'e postaladım.
O da bulaşıkları yıkarken ben de yıkadıklarım arasından temizleri almaya çalışıyordum ki böbreklerimin orda bi hareketlenme oldu! Bir de ne göreyim Hamburger beni gıdıklıyormuş. "Heyy yavrum be ne zaman bu aşamaya geldik biz!?" diye içten içten sevinmedim de değil. Ben de onu bardağın içindeki suyla ıslattım sonra da koşarak bahçeye çıktım. Sanırım bu barışmamızın ilk işaretiydi. Sonra benimle konuşmaya başladı zaten. Masaya geçtik, "Sen şimdi 2-3 parça şeyle doymazsın" diye nerdeyse tüm tavuğun yarısı bana yedirdi. Beğendiğim beye karşı bile oburluğumu gizleyemiyorum, Allah'ım niye bu kadar aç bir çocuk olarak yarattın beniiiii?
Mangallar bitti, biralar ve çekirdekler ortaya çıktı. Ben yine her zamanki gibi Telli'nin birasından aşırdım. Çekirdekleri de daha önce de yaptığım gibi hep Hamburger'in üstüne attım (Bu hoşlanma belirtisi değil de nedir!?) Sonra o da bana attı, çekirdek savaşı yaptık. Bu bana yetmedi, bardakla su attım. O da beni hortumla ıslattı. Sohbet muhabbet derken bir kızı aradı, ilacını içip içmediğini sordu, kulağın hala ağrıyor mu falan dedi. Ben hemen antenleri açtım tabiki de. Konuşma bitince Telli de "Hayrola yenge mi?" diye srounca benim surat bir anda düştü. Başka kızlara kaptırarak kaybetmekten korktum sanırım ama dün gece bunu sorduğunda ibneliğimden yaptım, dedi. (İçimden sövdüm ama asla belli etmedim.)
Biradan sonra rakıya geçtik, sohbet koyulaştı. Arabesk şarkılar açıldı. Daha sonra da Halil Sezai'den Beyaz Giyme parçasını açtı. Bana baka baka söyledi falan acaba mı düşünmedim değil, üzerimde de beyaz tişört vardı. Eğer banaysa ben bu dünyayı yıkar ama yine de o çocuğu alırım! Bu da bir Piggy atasözüdür, yazın bir tarafa. Ben ünlü olunca Facebook'a falan yazar da like kasarsınız. Bu kıyağımı da unutmayın.
Laf çarpıtmalarla, gıdıklamalarla, ıslatmalarla bir geceyi de Hamburger'le ve Telli'yle geçirdim. Ama tabiki de saat gece bir gibi Hamburger tarafından eve bırakıldım. Sonra da sabah beşe kadar eskisi gibi konuştuk. Şu anda aramız çok çok iyi. Aman nazar değmesin, kıskançlar uzak dursun der bu postu da bitiririm. :)
Yorumlar
Yorum Gönder