Ana içeriğe atla

"Yedi cihana haber salın, gelinliğimi hazırlayın. Beni bir daha sakın aramayın!"


     Paris günlükleri serisinden sonra nihayet kendi hayatımı doya doya bloguma yazabiliyorum. Şimdi gelelim bu son bir haftada Hamburger'le ilgili neler olduğuna. 

    Zaten bilindiği üzere Paris'te her gece otelin lobisinde saat 11'den 4'e kadar konuştuk. Bir gece kavga ettik, ertesi gün gönlünü almaya çalıştım. Başardım da. Onun yüzünden lobide oturan Hintli'lerle akraba oldum! En son hatırladığım şey Hintli bir kızın bana kendi yaptığı keki ikram etmesiydi. (Yalan yok biraz tiksine tiksine yedim ama o saatte açlığımdan başka bir şeyi düşündüğüm yoktu!) 



   

    Paris'e döndüğümde bir akşamüstü buluştuk. Önce evden beni aldı, Telli evden bir saat geç çıkacağı için en prenses ses tonumla sordum:


   "Beni hayvanat bahçesine götürür müsüüüğğnn?" 



Bilmeyenler için dip not: Bir buçuk aydır yoğun aşk yaşadığım kaplumbağamı hayvanat bahçesine teslim etmek zorunda kaldım... Çünkü en son onu gördüğümde evinden kaçmaya çalışıyordu, yuvasından çıkamayıp sinir olunca da arkadaşının bacağını yemeye çalıştı. Ayy saçmalayın tabiki de çok sevgi dolu bir aileyiz(!)



    Hamburgerciğim tabi ki de bir dediğimi ikiletmeden beni hayvanat bahçesine götürdü. Orada kaplumbağamı görünce biraz daha sevgi patlaması yaşadım içten içe. Bunu da Hamburger'i gıdıklayarak gösterdim.


    Çocuk resmen gıcıklık timsali gibi bir şey. Beni "maymun" diye sevdiği için ordaki ilk işi maymun kafesine yönelip onlarla selfie çekilmek oldu. Allah'ım ben nereye ve kime düştüm! 


     Hayvanat bahçesinden çıktığımız gibi Telli'yi almaya gittik. 10 dakikada onu beklerken arabada dövüştük. Eğer ilerde börek yetmezliği falan çeker de diyaliz makinelerine bağlı yaşamaya başlarsa bilin ki sebebi benim. Çünkü sanırım çocuğun sol böbreğini çürüttüm. Yaşasın prenses kötülükleri! :) (Bu paragraftan anladığınız kadarıyla SEVEN KATLANIR ARKADAŞLAR.) 

   O gece de yine bir kafede oturarak geçti. Her zaman süper ötesi erkek muhabbeti yapabilen ben; söz konusu hoşlaştığım çocuk olunca dut yemiş bülbüle dönüp, tüm kıskançlığımı içime atıp akciğerden başlayıp aşağıya doğru tüm organlarımı kemirebiliyorum. Ben sustukça bunlar daha çok karı-kız muhabbeti yapıyor. İyice deliriyorum. Ulen sen tatlışko bi herifsin. Götün göbeğin yerinde. Bulmuşsun seni her şeyinle kabul eden prenses gibi bi' kızı, gelmiş hala daha yoldan geçen kızları yazlık-kışlık diye ayırıyorsun. Ayıp Hamburger ÇOK AYIP!

    En son dakikalarda artık sinirimden Agnes gibi nefesimi tutmaya çalışırken yakaladım kendimi. 


    Bunlar da en son sıkıldığımı anlayıp kalkalım demeyi akıllarına getirebildiler. Gidince de bir güzel bunun tribini attım Hamburger'e. 

    Beyfendi'nin bahanesi neymiş dersiniz!? Tepkimi merak etmiş! Ulan tepkimi merak edecek ne vardı vicdansızın oğlu? Sinirimden gerim gerim gerildim. Utanmasam içtiğim meyve suyu bardağını ağzına tıkacaktım daha fazla konuşma diye, sen hala daha gelmiş bana "Eee hiç tepki göstermedin?" diyorsun. Anla artık ben insan içinde aşırı hareketlerden hoşlanmıyorum! 


     Neyse kavga dövüş o gün de geçti. İki gün sonra yine aynı kafede buluştuk. Bu sefer yalnızdık. On dakika kadar Telli uğradı yanımıza sonra o da gitti, daha doğrusu Hamburger kovdu. İki saat boyunca ikimiz nasıl oturduk nasıl oturduk orda, ne konuştuk inanın ki hatırlamıyorum ama bes dakika bile "Ben burda ne arıyom lan?" diye kendime sormadım. Arada masanın altından ayağını tekmeledim, arada o Paris'ten aldığım muhteşem kot taytıma ayakkabısını sildi, bazen de konuştuk, dedikodu yaptık. Sonra ben acıktım (Tamam hayvanlığımı yüzme vurmayın.), tost yemeye gittik. Orda da bi yarım saat, 45 dakika oturduk. Sonra da beni evin yarı yoluna kadar bıraktı. O garaja gitti, ben eve. Tabi ki giderken de uyarımı yapmayı ihmal etmedim.

"Eğer yolda kızlara bakarsan senin gözlerini oyarım."


     Şimdi gelelim fasülyenin faydalarına sevgili Piggyseverler. :) 


     Günlerdir ne zaman geleceğini beklediğim teklif nihayet bugün geldi! Hem şok oldum, hem de şaşırdım. Hiç beklemediğim bir anda Whatsapp'tan gelen hayali kalpcik dolu mesaj belki de bu aralar benim hayatımı güzelleştiren nadir şeylerden. :)



"Benimle çıkarmısın? Benim olur musun?"



     Ama zaten prenses kanım tuttuğu için anaokulu veletleri gibi mesajla edilen teklifi kabul edemem. Bu yüzden onu da kırmadan en güzelinden şunu yazdım yolladım.



"Zaten cevabı biliyorsun. Ama bunu yüz yüze konuşalım. Hem benim için daha özel olur."



   Ikına sıkıla da olsa bunu da Hamburger'e kabul ettirebildim. Yaşasın kızların gücü! :) 



    Neyse kızlar siz şimdiden abiyeleri hazırlayın. Nişan, kına ve düğün için her biri ayrı olsun da fotoğraflarda güzel çıkın! Heyt be tutmayın beni! 



Piggy'den dip not: Allah'ım lütfen bu ilişkimi elime yüzüme bulaştırmayayım. Biliyorum hep zıt kutupları buluyorum ama en azından bir şansı hak ederiz. Hem belli mi olur belki de nikah amsasında ayağına basacağım şanslı(!) damat adayı bu olabilir.

Piggy'den biraz daha dipteki not: Sevince bazı şeyleri göze almak gerekiyor sanırım. Bu sefer daha öncekinden de dikkatli olmam lazım. Zaten etrafta fesat çok, kem gözlerini benden uzak tutsunlar.



    Tam her şeyden ümidimi, umudumu çektiğim zamanda saçma bir buluşma sonucu tanıştık. İyi mi oldu, kötü mü oldu bilemiyorum. YGS'ye 219 gün kalınca insan ister istemez bazı şeyleri hayatında ikinci plana atmak zorunda kalıyor. Bu aralar bu dengeyi şaşırmış gibiyim. Ama teklifine "hayır" diyecek cesareti de kendimde bulamıyorum. Çok hoşlanıyorum, yanında eğleniyorum. Belki korktuğum bir nokta da tüm söylentilere, dedikodulara seni de dahil etmek. Ama bunu sana söylediğimde, her şeyi anlattığımda bile yanımda olmaktan vazgeçmedin. Belki de şimdi tek istediğim şey göbişine yatıp uyumak. Huzur orada. Umarım zamansızca beni sevmekten vazgeçmezsin Hamburger. Şimdilik senin o yamuk gülüşüne bakıp mutlu olabilirim. 




    

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi