Ana içeriğe atla

"She is back bitchez!" yazılı pankart yaptırmak isteyen?

   Fransız çakması elitliğimden kurtulup sonunda İstanbul semalarındayım sevgili Piggyseverler! Artık Fransa'yı, La Defense'ı ve Champs Elysees'i geride bıraktım ve bu benim için oldukça zor oldu. 4 günlüğüne gitmiş bile olsam baya bi' alışmıştım. Zaten "Bonjour" demekten dilim damağım kurudu. Ama tek pişmanlığım çok fazla alışveriş yapmamış olmam. Şimdiki aklım olsa eşyalarla doldururdum. Tabiki hava alanında kilo sınırı diye bir gerçek var ama sonuçta Demet Akalın gibi her hafta sonumu Milano'da geçirmiyorum ve Okan Kurt gibi aşırı uyumlu bir kocam da yok. 




   Bu postta 3 günümü yazmak istemedim. Zaten çok uzun olur; kısa kesersem içim rahat etmez, bir de çenem buna izin vermez. "Paris Günlüğü #1, #2, #3" adı altında bir post yazısı hazırlayacağım, kendi çektiğim fotoğraflarla. Hem eğer siz de gidecek olursanız bu bilgilerden yararlanırsınız ya da arkadaş ortamında the Hunger'da oturup hamburgerinizi yerken bu genel kültür bilgileriyle arkadaşlarınıza hava atabilirsiniz. 



    
    Bu postları tabi ki de yarın sapasağlam eve gidince yazacağım. Zaten kesin bir 15 saat kesintisiz uyurum. Hamburger yüzünden gecelerimi hep lobide geçirdim. Bu lanet tur bizi öyle bir otele götürdü ki odalarından wi-fi yok! Türkiye'deki en dandik otelde bile odalarında az çok çeker. Burada da hal böyle olunca dışarıdan otele döndüğümüz her akşam en az 3 saatimi lobinin kırmızı deri koltuklarında geçirdim. Hava çok sıcak olmasa da her hareket ettiğimde giydiğim basket şortundan dolayı vırt vırt diye ses çıkardı. Elin gavuru ne anlasın deri koltuğun sesinden. Tip tip baktılar utandım valla!




    Aaa bu arada Hamburger'i soracak olursanız aramız ultra ultra iyi. Eğer bir ay daha bu şekilde konuşmaya devam edersek elinden tutup nikah masasına oturtacağıma şüpheniz olmasın. Blogumun sıkı takipçilerinden birini de nikah şahidim yapabilirim. Şimdiden aranızda seçim yapın da son gün kavga kargaşa olmasın. 


SEN BENİM ELMALI TURTAMIN ELMASI OLACAKSIN YAKIŞIKLI!


Piggy'den inciler: Artık geri döndüğüme göre tekrardan laf sokmaya ve taş atmaya devam edebilirsiniz sevgili kıskançlar kafilesi. Yine benden ses soluk yok. Kendi kendinize kudurmaya devam edin! :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi