Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Haziran, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bakalım bu sefer de son dakika talihim dönecek mi?

Eskiden hep şanslı bir çocuk/genç olduğumu düşünürdüm. Tek çocuk, tek torun olmak istediğim çoğu şeyin yapılması anlamına geliyordu benim için.  Ve cidden de biraz şans vardı bende.  Olmayacak gibi görünen şeyler bir bakardım bir anda oluverirdi. Sanki çevremde kanatlı, koruyucu meleklerim var da hepsi birden bana yardım ediyorlar gibi.  Belki de bu yüzden 18'ime gelsem de (sonbaharda 19!) hala daha çocuk gibi olmam, tabir-i caizse kendime prenses demem bu yüzden.  Kabul ki, her kız babasının prensesi, annesinin biriciği. Ama belki de benim ailem bu durumu fazla abarttı ya da ben kendimi bu oyuna fazla kaptırıp sorumluluklardan kaçınır hale geldim, bilemiyorum.  İkisi de benim içim muallak şuanda.  Bu yüzden şuan için her şeyden/herkesten korkar hale geldim. Çünkü hayatım yakında tamamen farklı bir dönemece girecek ve ben bu duruma alışana kadar uzun bir süre özel ders hocamın göbişine kafamı yaslayıp sürekli ağlayacak gibiyim. (Adam en son "Sen ...

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum...

"Aşk dediğin bir kere olurmuş."

Dün o sıkıntıyla evlere sığınamayınca soluğu çok sevdiğim bir büyüğümün yanında aldım.  Konuştuk, dertleştik, kendi hikayesini anlattı bana.  O anlattı, ben ağladım.  Hikayeden biraz bahsedecek olursak 7-8 yıl öncesi sanırım. Kahramanlarımızdan biri Afyon'da üniversite okuyor, diğeri yani sevdiği kız da Konya'da.  Öyle bir aşk ki; kız "Özledim" diye aradığında otobüs bileti alıp Konya'ya gidip yurdun penceresinden görüp el sallayıp gecenin bir yarısı Afyon'a geri dönecek kadar.  Yapılan sürpriz geziler, plansız gezip tozmalar derken 2 yıllık dolu dolu bir ilişki. Aileler tanışmış, birbirlerine gidip gelmişler. Derken kız okulu bitirip 2 yıl boyunca özel bir yerde çalışıp KPSS'ye girmiş. Kazanmış da ataması yapılmış doğu illerinden birine.  Afyon'daki de 4 yıllık okulun 6. senesindeymiş. Artık sevgilisiyle her telefon konuşması evlenme mevzusuna bağlanmış, bir yıl boyunca aynı muhabbet.  Kendisinin de okulu bitirmesine d...

"Sonunda yansam, bırakmam."

Birinin hayatını, tüm yükünü kendi omuzlarına almak ne kadar da zor bir şeymiş.  Üstelik karşı taraf ona yaklaşmana izin vermediği halde yine de tüm gücünle savaşmak.  Ne kadar zor olabilir, demeyin.  Gitmeye odaklanmış birini canını dahi versen yolundan çeviremiyorsun. Canın yanıyor, ağlamaktan gözlerin teleskop japon balıkları gibi oluyor.  Annen bile haline acıyor.  Ama o sana gelmiyor. Gelmeyi de geçtim, tek bir cümle bekliyorum.  "Kalmak için elimden geleni yapacağım." desin ve dünyam artık renklerine kavuşsun.  Lanet olsun ki demiyor. Hatta bunu demeyi bırak en ufak bir çaba göstermemesi beni kahrediyor. O da üzülüyor biliyorum. Dışına da belli etmez. İçine atıyor. Belki ailesiyle sürekli kavga ediyor.  Anlayamıyorum. Kendimi ilk kez bu kadar çemberin dışında hissediyorum. Hatta o çemberle aynı düzlemde miyim onu bile bilmiyorum.  Elimden gelen her şeyi yapıyorum, yapabileceğim şeylerin vaa...

Hamburger gidiyor, Piggy bitiyor.

Bu sefer pek eğlenceli bir başlangıç olmayacak. gerçi benim her başlangıcım bir felaketle son buluyordu, hayat beni bu sefer de şaşırtmadı. "Her güzel şey son bulur, dediler; inanmadım. Niye inanayım ki her şey muhteşem, mutlu kısacası tam Piggy'ye yaraşır bir peri masalı.  Derken...  Peri yaralandı.  Yine hiç haketmediğim yerden vuruldum.  Kaç güzel zaman sonra kendimi çaresizce yatıp "Niye ben?" diye böğürürken buldum.  Haketmedim. Ve şuan öyle çok canım yanıyor ki.  Bileklerimi kessem hissetmeyeceğime bahse bile  girebilirim.  Sadece tutmaya çalıştığım gözyaşının acısı yakıyor içimi.  Bu kadar mıydı, diyorum.  Ne yapayım, diyor.  Gitme, diyorum. Türkiye'de kalamam, diyor. Ben geleyim diyemiyorum. 18 yaşındayım neyime gitmek? Daha burdan 1 saatlik yer için izin alamayan Piggy nereye, nasıl gidecek?  Çaresizim, ölüyor gibiyim ama yaşıyorum.  Her nefes içime batıyor. ...

Aşkım, yeni elbise aldım; akşam kahve içmeye çıkalım mı?

Eveet, Piggyseverler bugün de sizlerle Piggy'nin son bir haftadır en çok kullandığı cümleyle seslenmek istedim:  "Aşkım yeni ciciler aldım, akşam çıkalım mı?? Hem biz takılmış oluruz, hemde kıyafetlerimi giymiş olurum!" Ama aldığım cevap Hamburger tarafından 1 haftadır bekletilmek oldu! (Piggy için 1 dakikalık saygı duruşu) Eee ha böyle olunca da hala daha bekliyorum. En son bugün gündüz bizim orda hava sıcaklığı 45 dereceyi geçip de kıçımızdan bile terlemeye başlayınca "Aşkım biz artık akşamları konuşalım" tarzında bir konuşma yaptı ve ben de kabullenmek zorunda kaldım.  Ah Piggy sevince ne kadar da sabırlı olabiliyorsun... Gerçi benim için yeni ciciler almak artık hayat felsefesi gibi birşey oldu. Her zaman hali hazırda duran (bitirilmesi için limitsiz kredi kartına ihtiyaç duyduğum) bir alışveriş listem var. Birkenstock'lardan tutun da Superstar'lara, Burberry güneş gözlüklerinden başlayıp Goorin Bros şapkaları da kapsayan bitme...

Sınav stresi altındaki Piggy(18) fazla kilo verimi yüzünden rüzgara karşı koyamayıp uçuverdi!

Evet, iyisiyle kötüsüyle iki LYS sınavını atlatmış olan Piggy sonunda kafasını toplayabildi ve sizlere koştu! Gerçi pazar günü edebiyat-coğrafya sınavı var ama yine de edebiyat favori dersim olduğu için az biraz rahatım.  Matematik sınavı öncesiyle kıyaslayınca en azından geceleri rahatça uyuyabiliyorum.  Hepinizin bildiği üzere bu stres denen illet benim prenses bünyemi inanılmaz derecede etkiliyor. Adeta deniz kenarında fotoğraf çekimi yapan Banu Alkan'ın en seksi pozunu verirken gelen dalga gibi hissediyorum kendimi. Baya amaçsız ve zarar verici!  En başta çevremdeki insanlara inanılmaz derecede çatıyorum. Hep bir huysuzluk, beyaz atı çalınmış prensler gibi bi agresiflik ve geçmeyen mide bulantısı!! Sanırım en kötüsü de bu olsa gerek. 2 günde giden 3 kilo! (Millet kilo vermeye çalışıyor benimse 2 gün stres altına girmem yetiyor. Prenses bünyesi diye boşuna demiyoruz herhalde! Geçen ay rüzgarda cidden sendelemiştim!)  Ama şimdilerde aynı bu fil...

Ben galiba Minion oldum!

Beklenti içine girmezsen kırılmaz-mışsın!  Sevildiğin kadar seversen canın yanmaz-mış! Hep böyle diyorlar, hep haklı çıkıyorlar ama niyeyse bunu Piggy bunu hiç uygulayamıyor. Hep kırılıyor, hep ağlıyor, hep üzgün. Ve niyeyse Hamburger bunu hep bir duygu sömürüsü olarak görüyor.  Derdimi anlatamıyorum, o da beni anlamıyor. Ya da karşılıklı olarak anlaşmak istemiyoruz ve bu benim canımı inanılmaz yakıyor.  Artık hali hazırda bir arkadaş çevrem olmayışını sadece benim suçum olarak görüyor, onla yaptığım planlar canını sıkıyor. Her gün birlikte olmamaya bu yüzden özen gösteriyorum ama nafile. Oysa anlamıyor ki benim tonla arkadaşım da olsa onunla geçireceğim 2 saat hepsine bedel!  Anlamıyor.  Ve ben her anlatmaya çalıştığımda, kırıldığım noktaları açıkladığımda bana sinirleniyor. Ve hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Sadece düşünceli olmasını istiyorum!  DÜŞÜNCELİ OLMAK!  D-Ü-Ş-Ü-N-C-E-L-İ O-L-M-A-K!  Tamam her erke...

Aşkım izin verirsen ilişkimizi büyütüp yanına bir de mega boy çocuk almak istiyorum!

LYS'ye 2 gün kala tek isteği budur sevgili Piggyseverler! Zaten bu gidişle matematikten 20 net üstü çıkarabilirsem bunu okuyan herkese bendne kaymaklı künefe! (Size ısmarlamak bahanesiyle kendim de 2-3 tane yiyip komaya girmek istiyorum!) Bu aralar aramı çocuklarla iyi tutmak istiyorum ama ne yazıkki dillerinden anlamıyorum!  Evet, Piggy'ye göre çocukların ve bebeklerin bir dili var. Ve en kötüsü de 2-3 yaş arasındaki tanımlanamayan döngü. Bebek desen değil, çocuk desen değil. Ağlıyor ama ağlamıyor da gibi. Konuşmaya çalışıyor ama dünyadaki 6000 dile ek olarak kendisine özel yeni bir anlaşma dili çıkartıyor gibi. Gülümsüyorsun suratını ekşitiyor, dil çıkarıyorsun ağlamaya başlıyor.  Amann uğraşılacak dert değil vallahi! Bu koskoca Piggy var ya kedilerin, hamsterlerin, pandaların, yavru köpeklerin, tembel hayvanların bile şifresini çözüp iyi anlaşmaya başlamışken altı boklu bebeklerden hiçbir şey anlamıyor azizim!  Şimdi mantıklı olarak hep bir...

Seninle bir Popeyes kovasını paylaşabilir miyiz sevdiceğim!?

"SENİNLE BİR POPEYES KOVASI PAYLAŞABİLİR MİYİZ SEVDİCEĞİM?" herhalde en güzel evlilik teklifi cümlesi. Düşünün elinde bir kova acılı kanatla gelip dizlerinin üzerine söküp size soğan halkasıyla evlenme teklifi ediyor! Heyt be ideal ilişki!  Konuya yine evlilik teklifinden girip asıl konudan devam edeyim sevgili Piggysever'ler. Görüşmeyeli nasılsınız, iyi misiniz? Umarım iyisinizdir. Beni soracak olursanız Hamburger'i gördüğüm her gün iyi, görmediğim günler biraz hırçın, yaklaşan LYS sınavlarının verdiği agresiflik ve negatiflikle de yaşamaya çalışıyorum.  Cuma son gun sınavlar için. Cumartesi sosyal, pazar matematik, haftaya pazar edebiyat.  Ve Piggy sonrasında ölü mü yoksa süper mi, bilemeyeceğiz. Lütfen bana şans dileyin. Bu sınavlar için bolca şansa ihtiyacım olacak! Şimdi gelelim bugünkü maceralarıma.  Sabahın köründe kalkıp Hamburger'le LYS'e gireceğimiz okullara bakmak için trenle 45 dakika boyunca yol gittik.  Aman ben yoll...

Prenses dağıtımcılık yine iş başında!

  Herkes farklı olmanın kötü bir şey olduğunu düşünüyor.  Oysa ben gerçek "farklı" olmakta hiçbir sakınca görmüyorum ya da göremiyorum. Aksine bu bence belirli insanlara verilmiş bir özellik gibi.  Bir ilk için adım atmaya doğuştan cesaretli olanlarla, başkalarının açtığı yolu izleyenler var. Eğer şu o yolu açmaya ya da gittiğin rotayı değiştirmeye cesaretin yoksa diğerlerine de laf etmeyeceksin. Bu kadar basit aslında.  İnsanların kafasına bu algıyı yerleştirmek o kadar zor ki.  Yalnız bu "farklılık"tan kastım giyim, kıyafet, davranış konusunda uçlara tırmanmak değil, yanlış anlaşılmasın. İşi teşhir boyutuna çıkarmadan kendi zevklerini ön plana çıkarmak yalnızca.  Aynısı bir postumda benim de karşıma çıkmıştı. Yine Hamburger'le ilgili bir post yazmışken bayanın biri postun başlığına "Allah'a şirk koşmak" olarak nitelendirmişti. Ne kadar sığ bir düşünce!  Sen daha yazının içeriğini okumadan gelip ne hakla yoru...

Eros gelsin, aşkı benden öğrensin!

Perşembe gününe özgü bir başlangıçla karşınızdayım sevgili Piggysever'ler. Gerçi doğruyu söylemek gerekirse bu postta anlatacak herhangi bir olayım yok ama yine de maksat hem sizin başınızı şişirmek hem de kendi kafamı boşaltmak.  Lys'ye 10 gün kalmış, matematikten beklentim 0'ın altında. Gerçi Allah'a şükür 4 işlemi yapabilirim toplama, çıkarma, bölme falan. Onun dışında sosyal 4 işlemlerde de iyiyim. Mesela benden Hamburger'i çıkarsam elde var sıfır. Sıfır da yutan eleman olduğu için ondan sonra kendimi kimle çarparsam onu da yutup kocaman bir topa çeviriyorum.  Gelelim edebiyata. Edebiyatım matematiğe nazaran çok daha iyi durumda ama hala daha şiir yazamıyorum. Gerçi laf aramızda şiirden pek de anlamam ben. Düz yazıyla derdimi anlatıp okuyucularıma şımarıp, onları güldürmek varken duygusal Piggy'yi ön plana çıkartıp milleti ağlatmak istemiyorum! Piggy'den sa mimi bir not:  Üst satırda yazdıklarıma sakın ha aldanmayın. Şiir yazmaya hiç...