Ana içeriğe atla

Ben galiba Minion oldum!

Beklenti içine girmezsen kırılmaz-mışsın! 
Sevildiğin kadar seversen canın yanmaz-mış!

Hep böyle diyorlar, hep haklı çıkıyorlar ama niyeyse bunu Piggy bunu hiç uygulayamıyor. Hep kırılıyor, hep ağlıyor, hep üzgün. Ve niyeyse Hamburger bunu hep bir duygu sömürüsü olarak görüyor. 

Derdimi anlatamıyorum, o da beni anlamıyor.
Ya da karşılıklı olarak anlaşmak istemiyoruz ve bu benim canımı inanılmaz yakıyor. 

Artık hali hazırda bir arkadaş çevrem olmayışını sadece benim suçum olarak görüyor, onla yaptığım planlar canını sıkıyor. Her gün birlikte olmamaya bu yüzden özen gösteriyorum ama nafile.

Oysa anlamıyor ki benim tonla arkadaşım da olsa onunla geçireceğim 2 saat hepsine bedel! 
Anlamıyor. 

Ve ben her anlatmaya çalıştığımda, kırıldığım noktaları açıkladığımda bana sinirleniyor. Ve hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Sadece düşünceli olmasını istiyorum! 
DÜŞÜNCELİ OLMAK! 
D-Ü-Ş-Ü-N-C-E-L-İ O-L-M-A-K! 

Tamam her erkek odundur, öküzdür ama insan sevdiğinin üzülmemesi, kırılmaması için biraz düşünceli olmaya çalışır. 

Off Hamburger keşke bazen sende yapsan. 


Mesela en basitinden bugün için önce benim okuluma gidip karnemi alacaktık, sonra onunkine gidecektik. Ordan döndüğümüzde de kahvaltı yapıp ders çalışacaktık. Gerçi ders çalışasım hiç yoktu, ondan vazgeçmiştim ama gece kavga başladı. Yok sabah erken kalkacağım, bla bla bla. Bende tek başıma gitmek istemediğim için öğleden sonra birlikte gideriz diye düşündüm.

Ama halt etmişim! 

Sabah 9'da kalktım, mesaj atıp fikrini değiştirmiştir diye ama nafile. Tekrar uyudum 11.30 gibi uyandım bir baktım benimki kendi okuluna gitmiş, şimdi de kafede arkadaşıyla oturuyor. 

Eee sonra Piggy kendini nasıl hissetsin!?

Yaz yağmurları altında kalakalmış minik bir kedi yavrusu. 

Öyle bir yalnızlık ve göz ardı edilmişlik ki hissi yok, tarifi yok. Bende kendimi gözyaşlarına teslim ettim.
Hamburger'e mesaj atıp anlatmaya çalıştım ama sanki normal bir olaymış gibi davrandı, içim daha çok acıdı. Kendimi anlatma çabam kavgaya döndü, yine kendi başıma konuştum, konuştum konuştum ağladım. 
Okula tek başıma gittim. Taktım kocaman Prada gözlüklerimi, yürürken bile ağladım. 

Öyle böyle bir ağlamak değil yani anlatılmaz yaşanır. Sanki içimde ne kadar gözyaşı ve mukus diye tabir edilen halk arasında sümük denilen şey kilo kilo gitti. 

Biraz rahatlayayım diye yazayım dedim ama o da bir işe yaramadı, yine ağladım. 

Bazen kendimi prenses gibi değil de Minion gibi hissediyorum.


Sevimlisin, sempatiksin ama ne konuştuğunu anlamıyorlar. 
Her olay kendi içinde bitip gidiyor. 

Bir saatlik kavga içinde beklediğim tek şey özür dileyip hatasını kabul etmesiydi. Ama etmedi, kendi çapında haklıydı. Olan yine Piggy'ye oldu. 

Hala daha bekliyorum bir umut yazar diye. 
Ama yazmayacak biliyorum.

Ve yarın LYS'ye girecek ben için en güzel motivasyon bu değil de nedir sevgili Piggyseverler!?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi