Ana içeriğe atla

Aşkım izin verirsen ilişkimizi büyütüp yanına bir de mega boy çocuk almak istiyorum!


LYS'ye 2 gün kala tek isteği budur sevgili Piggyseverler! Zaten bu gidişle matematikten 20 net üstü çıkarabilirsem bunu okuyan herkese bendne kaymaklı künefe! (Size ısmarlamak bahanesiyle kendim de 2-3 tane yiyip komaya girmek istiyorum!)

Bu aralar aramı çocuklarla iyi tutmak istiyorum ama ne yazıkki dillerinden anlamıyorum! 

Evet, Piggy'ye göre çocukların ve bebeklerin bir dili var. Ve en kötüsü de 2-3 yaş arasındaki tanımlanamayan döngü. Bebek desen değil, çocuk desen değil. Ağlıyor ama ağlamıyor da gibi. Konuşmaya çalışıyor ama dünyadaki 6000 dile ek olarak kendisine özel yeni bir anlaşma dili çıkartıyor gibi. Gülümsüyorsun suratını ekşitiyor, dil çıkarıyorsun ağlamaya başlıyor. 

Amann uğraşılacak dert değil vallahi!

Bu koskoca Piggy var ya kedilerin, hamsterlerin, pandaların, yavru köpeklerin, tembel hayvanların bile şifresini çözüp iyi anlaşmaya başlamışken altı boklu bebeklerden hiçbir şey anlamıyor azizim! 


Şimdi mantıklı olarak hep birlikte bir beyin fırtınası yapalım. 

Düşünün insan yavrusu bebeklerde iki kol, iki bacak, bir kafa var. 
Yavru ve büyük boy kedilerde ise bunlara ek vücüt ağırlığının yaklaşık 1/10'u kadar tüy ve kocaman bir kuyruk var! 

Kediler düşünce olarak daha karmaşık ve sinsi varlıklar, bebeklerse tamamen masum ama durmak bilmeyen bir bok ve çiş makinesi. (Sinsi demişken yanlış anlamayın, dört tane kuyruklu arkadaşım var, 7 yıldır benimleler.) 

Kedi eğer sokak kedisiyse mamasını, suyunu, oynayacağı oyuncağı hep kendi bulmak zorunda. Ama bebekler öyle değil işte. İki ağlıyor, mama önünde, bir daha ağlıyor; ağlamayla aynı anda altına yapması bir oluyor, son ağlamasında da oyuncağı eline sıkıştırdın mı, susuveriyor. 


Eee hal böyle olunca yok korkacak, yok ağlayacak derken ben bebek bile kucaklamaktan tırsıyorum.

Zaten ben tek çocuğum, tek torunum. Sülalede bebeği olan olmayınca ben de bu veletlere sadece dışarıdan bakmakla yetiniyorum. 


Aslında bunun bebekleri veya çocukları sevmemekle alakası yok. Sadece alışkın değilim. Laf aramızda kalsın bir de ağlamalarına ve mızıldanmalarına dayanamıyorum. Ama alışılamayacak şeyler değil. 

Ben ki başlayacağım şeyi garantiye almadan başlamayan biriyim, karşımdaki minnak bireyin de nasıl tepki vereceğini bilemediğim için yaklaşamıyorum. 

Gerçi biliyorum ki her canlının küçüklüğü aynı. Nerde yavru kediler orda Piggy mesela. Gaz çıkartmaktan tutun, kaka yaptırmaya kadar, mama yedirmeler falan hep benden sorulur. En ince ayrıntısına kadar ilgilenirim ve bunu asla gocunmadan seve seve yaparım. 



Ama aynı şeyi niyeyse çocuklara uygulayamıyorum. Bu yüzden en iyisi bunları kısa sürede öğrenmeliyim. Sonuçta kedilerden tek eksiği kuyruklarının olmaması ve tüysüz olması. Zaten tüysüz olması yazın da terletmez falan. (Tamam kötü espriydi vurmayın!!) 

Acaba gelecekteki 10 yıl içinde Burger King tarzındaki restaurantlardan çocuk da sipariş edebilir miyiz? Belki saç rengini, boyunu falan önceden sipariş edebiliriz.

Piggy'nin kafasındaki deli sorular.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi