Ana içeriğe atla

"Aşk dediğin bir kere olurmuş."

Dün o sıkıntıyla evlere sığınamayınca soluğu çok sevdiğim bir büyüğümün yanında aldım. 
Konuştuk, dertleştik, kendi hikayesini anlattı bana. 

O anlattı, ben ağladım. 

Hikayeden biraz bahsedecek olursak 7-8 yıl öncesi sanırım.
Kahramanlarımızdan biri Afyon'da üniversite okuyor, diğeri yani sevdiği kız da Konya'da. 

Öyle bir aşk ki; kız "Özledim" diye aradığında otobüs bileti alıp Konya'ya gidip yurdun penceresinden görüp el sallayıp gecenin bir yarısı Afyon'a geri dönecek kadar. 

Yapılan sürpriz geziler, plansız gezip tozmalar derken 2 yıllık dolu dolu bir ilişki. Aileler tanışmış, birbirlerine gidip gelmişler.

Derken kız okulu bitirip 2 yıl boyunca özel bir yerde çalışıp KPSS'ye girmiş. Kazanmış da ataması yapılmış doğu illerinden birine. 
Afyon'daki de 4 yıllık okulun 6. senesindeymiş.

Artık sevgilisiyle her telefon konuşması evlenme mevzusuna bağlanmış, bir yıl boyunca aynı muhabbet. 
Kendisinin de okulu bitirmesine daha bir yıl olduğu için kıza hiçbir şey vaadedememiş tabiki.

İlişki bu hale gelince diğeri düşünüp taşınmış, kızı üzmenin ikisi için de daha kötü olduğu sonucuna varmış. 

Seviyormuş sevmesine hemde deliler gibi. 

Ama "Onun iyiliği için bir karar vermek zorundaydım, bende bir uzun bir mesaj yazıp durumu izah ettim ve bitirdim ilişkiyi." diyor.

Bitirmiş bitirmesine ama 2 yıl boyunca kendisi de bitmiş. Her gece alkol almaya başlamış ama ne çare tabiki. 

Bu süre içinde kıza ulaşmaya çalışmış ama telefonlarını açmamış, mesajlarına cevap vermemiş. 

Derken 2011 yılında Van'da bir deprem olmuş ve bu depremde kızın tüm arkadaşları vefat etmiş.  Kızda haliyle psikolojik sorunlar baş göstermiş ve Van'dan ayrılmak için formalite bir nikah kıymak zorunda kalmış. 

Başka bir yere taşınmış. 

Taşınmış taşınmasına da nikah kıydığı adamla bile farklı evlerde kalıyorlarmış.

Derken olayımızın kahramanı sonunda aradığı telefonlarına bir cevap bulabilmiş. 

Bir akşam annesiyle ve arkadaşlarıyla otururken rastgele aradığı telefon açılmış. Kendisi de sarhoşmuş, belli etmemeye çalışmış ama nafile. Senin içini bilen kıza sarhoş olduğunu belli etmemeye çalışsan ne olacak. 

Üç saat boyunca telefonda konuşmuşlar, bizim aşığın en son söylediği şey "Seni almaya geliyorum olmuş." Kız istememiş "Seni sevmiyorum" demiş, onun da yalan söylediği her halinden belliymiş tabiki en son dayanamayıp "Ben sana aşıktım, hala daha öyleyim" deyivermiş. 

Kız en son ikna olmamış halde kapatmış telefonu. Ama diğerinin aklı kalmış. "Yarın almaya gidiyorum" diye evde dört dönmeye başlamış. Annesi vazgeçirmeye çalışmış ama nafile. 

Ertesi gün bileti almış yola çıkmaya hazırlanıyorken annesi ondan hızlı çıkmış yakın çevredeki arkadaşlarını örgütlemiş ve bizimkini pusuya düşürmüşler. 

Gidememiş.

Her şey yarım kalmış. 

Kızın evlendiği tarihte bizimki askere gitmiş. Hıncını askerlerden çıkarmış. Sonra geriye dönmüş işe başlamış ve hayatını bir şekilde devam ettirmeye çalışmış. 

Evlenmiş.

Kızın da çocuğu olmuş. 


Niye bilmiyorum ama bunun gibi yarım kalan her hayat beni çok üzüyor, bazen de kendimi görüyor gibi oluyorum. 
Sonu bilinmeyen bir yola çıkmak benim harcım değildi. Gerçi biz bu sonu hiç hesaba katmadan başlamıştık ilişkimize. Her zaman için lise aşkı değil, normal bir ilişkiyiz diyorduk. (Yani Hamburger söylerdi, ben dinlerdim.)

Ama şimdi (Sanırım 10 Ağustos'ta) benim masalım bitiyor. Canım inanılmaz yanıyor ve bunun bi çözümü yok, biliyorum. 

Sanırım en acıtan şey de gerçekten çok güçsüz hissetmem. Giderse çökeceğim biliyorum, bu yüzden yeni bir hayata başlayacak gücüm yok. Bir sene daha üniversiteye hazırlanacağım. Ama %1 ihtimal dahi burda okumaya karar verirse iyi kötü bir yer yazacağım bende. Gerekirse çalışır, üniversite okurken bir daha hazırlanır, girerim. 

Ona en uç noktaki çözüm önerilerini bile sunuyorum. Kendi sınırlarımı aşıp çabalıyorum. İlk 5 dakika olur diye sonraki saat konuştuğumda "gidiyorum, hayat şartları" diyor. 

"Ee ben sen yokken hayatı ne yapayım ki şartları yüksek olsun?" diyemiyorum. Anlasın diye bekliyorum ama olmuyor.

Biraz önceki hikayedeki baş kahramanımızın bana dediği gibi "Aşk bir kere oluyor, sonrası hep sevgi." Sanırım ben aşk kısmını yaşadım, geri kalan her şeye ve herkese sevgim var artık. 

Gerçi zamansız ayrılan her insan bir vakitte buluşur diyorlar ama ben hep yanımda istiyorum seni. Bizim kahraman da böyle avunuyor "Nasılsa karşıma çıkacak bir gün bende onunla oturup konuşacağım." diyor. 

Ben böyle bir umuda bel bağlamak istemiyorum. Sınırları zorlayıp kendi umudumuzu, imkanımızı kendimiz yaratalım istiyorum. O da olmuyor. 

İnsanın 17 yaşı farklı olurmuş, ben 17'imi de 18'imi de onla geçirdim. Ve o da birinci yılımıza 9 gün kala memleketine gidiyor. 

Ulen insanın memleketi Konya olur, Adana olur, Danimarka'dan memleket mi olur, demek istiyorum ama susuyorum. 

Bazen konuşmaya bile mecalim olmuyor çünkü aşka bile enerjim kalmadığını hissediyorum. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!

Trajik başlığımdan da anlayacağınız üzere hayatım gittikçe daha değişik bir hal alıyor ve sevgilimden ismimi alacakları danaya koymasını istedim!  Evet, herkes şok!  Herkes iptal!  Ama ben daha şimdiden yaz için inek sağmayı öğrenmek istiyorum. Belki de blogger'lıktan emekli olup çiftçilik yapmanın vakti çoktaaaan gelmiştir...  Elveda Chanel no:5'ler, merhaba inek boku kokuları. Elveda hayalimdeki Tarık Ediz abiye koleksiyonu, merhaba möö'lemeler!  Ayy şaka bir yana tabiki de daha hali hazırda başlangıç seviyesinde olan elitliğimden asla ödün vermeyeceğim lakin hayvanların her türlüsünü sevmek, okşamak hoşuma gidiyor! Buna 500 kiloluk inekler de dahil. Ve yine kocaman bir EVET, inek sağmayı kendi özgür irademler istiyorum. (Şaşkınlıktan açılan ağızları kapatın bakayım! Evlenip ineklerimin anası, evimin kadını, kocamın prensesi olacağım!) Darısı başınıza sinsiler!  ---------------------- Şimdi de mikrofonu iç sesinizden uzaklaştırıp

O gemi bir gün gelecek mi İsmail Abi?

Bu günlerde aynen atanamayan İsmail Abi gibi dolanıyorum ortalıkta. Hamburger'e her kavga sonunda söylediğim "Senin Mecnun olmaya cesaretin varsa ben her zaman Leyla'yım." lafı döndü dolandı sadece anılarda kaldı sanırım. Bırak Leyla ve Mecnun olmayı, İsmail Abi'nin bile basit bir versiyonuyum sadece. Benim de Şekerpare'm Hamburger oldu, o da Şekerpare gibi "Gelmicem" demedi de sadece "Bakarız" deyip duruyor. (Belirsizlikler ve numarası kalmayan ayakkabı kadar b*k bir durum daha yok bu hayatta!) Biliyorum bu işler her zaman benim hayatımdaki gibi güllük gülistanlık olmuyor, bazen seçimler yapmak gerekiyor, bazen birilerinin iyiliği için kendinden fedakarlık etmek gerekiyor.  Bense 18'ime gelip bunları yeni yeni öğreniyorum. Çünkü bu zamana kadar kimseyi Ege Bölgesi dışına uğurlamadım, kaldı ki şimdi koskoca bir Avrupa ülkesi Hamburger'i bekliyor. (Koskoca dediğime bakmayın, bizim İzmir kadar!)  Ah ulan diyorum

"Chanel'e ihtiyacım yok, ben aşk istiyorum."

Artık eskisinden daha farklıyım. Daha enerjik, daha gözü kara, daha eğlenceli ve daha bir sürü sıralanabilecek madde.  Ama gelin görün ki çevremde bu davranışlarımın farkında olabilecek kimse kalmadığı için fazlaca depresif görünüyorum!  Gerçi Hamburger bu halimi anlamayıp benden iyice uzaklaşıyor! Aslında tek istediğim sevgi ve ilgi! Yağmur altında kalmış kedi yavrularından hiçbir farkım kalmadığını ne zaman anlayacak?  Aslında şaka bir yana bugün dinlerken fark ettim ki hayatım şarkısı Fransızca olacakmış! Üstüne üstlük tek bir kelimesinden bile nefret ederken!  Hiç dinlediniz mi bilmiyorum ama Zaz'dan Je Veux! Tek kelimesiyle muhteşem.  Tabi eğer benim gibi cahilseniz çeviriyi okumadan dinlemek pek bir işe yaramıyor, sadece melodisi suratta bir kilo dondurma yemiş gibi ponçik bir his bırakıyor!  Şarkı için  https://www.youtube.com/watch?v=Tm88QAI8I5A Çeviri için  http://www.sarkicevirileri.com/zaz-je-veux-sarki-cevirisi/ "Beni mutlu edecek olan sizi